8 Aralık 2019 Pazar

fıkra gibi

annesi frankfurt yakınlarında küçük, neredeyse herkesin birbiriyle akraba olduğu bir kasabada doğmuş. dediğine göre, bir tek annesi cesaret etmiş kasabadan ayrılmaya. yine de okul tatillerini muhakkak orada geçirirlermiş.

ama dedesi koyu, tahmin edemeyeceğiniz koyu bir katolikmiş. bu durumdan o da etkilenmiş. bütün çocuklar dışarıda oyun oynardı, ben bir sebeple kilisede olurdum, diye anlatıyor.

ama yıllar geçmiş, zaman değişmiş. dedesi de değişmiş. evlenip başka şehre taşındı diye ilk torunu doğana kadar annesi ile konuşmayan dedesi, protestanlarla yapılacak evliliklere bile karşı değilmiş artık.

torunu evlenecek yaşlara gelince de onu karşısına almış, "ortodoks, yahudi, müslüman, budist bile olabilir," demiş. "ama asla vejetaryan olmaz."

sizi bilmem ama ben burada çok güldüm. birini tanımadan sevmek böyle olsa gerek, dedim.

9 yorum:

fatoş dedi ki...

ben de güzel güldüm. tanımadan sevmemekten iyidir diye düşünüyorum;)

verbumnonfacta dedi ki...

tanımadan sevmek mümkün mü? muhatabınızın ellerini, sabahları nasıl uyandığını, gülerken nasıl sesler çıkardığını, kibir ve kendine güven arasında nerede durduğunu, kasiyer kızlarla nasıl muhatap olduğunu vb. bilmeden mümkün mü?

pisi dedi ki...

olası

verbumnonfacta dedi ki...

tanımadan sevmek de sevmemek de mümkün yani.

Anna dedi ki...

mümkünler aleminde olduğumuzu defalarca bildim. tanımadan sevmek pekala mümkün..bir de tanıdıkça sevmek var ki ona fırsat veren azdır. zorlamak sanılır oysa sanatlardan bir sanattır.
bir de hepsinin üstünde bir anda uçurumdan düşer gibi bir hal yaşamak vardır ki adı aşk ola..ona da er kalbi lazım ki her kişievladının başına gelmesi pek görülemez. böyle düşünür böyle der biri...

verbumnonfacta dedi ki...

mümkünler alemini de, ulu katta her duaya cevap verildiğini de bilenlerdenim. "mümkün değil," dediklerim kendi sınırlarımı bildiğim için sadece. söz gelimi, "sabahları sevinçle ve heyecanla uyanmayan birinin mahremiyetine dahil olmam" gibi.
'sevmek'ler ise çeşit çeşit. muhabbet duymak meselâ. siz de bunu diyorsunuz galiba. cinsiyetten, zamandan, mekandan münezzeh. hiç karşılaşmayacak olduğunuz hâlde dualarda birine yer açmak. ama yukarıda bahsi geçen 'sevmek'ler öyle değil.
tam burada benim bir sorum var: tanınmak neden fırsat vermez? insanlar kendisini sakladığı için mi izin çıkmaz sevmeye? yoksa tanımak büyü bozumuna sebep olan yanıyla sevmeye engel midir?
"zorlamak" deyişinizle 'redif'i hatırladım. "tekrar" değil "ısrar" olan 'redif'i. neden bilmem bir de, "yenilgi yenilgi büyüyen zaferler"i. şüphesiz "vardır" öylesi.
mevzu aşk ise uçurumdan da düşeriz, gittiğimiz yolun sonunu da düşünmeyiz, başka türlüsünü de bilmeyiz.
dileyelim ki, herkes karşılaşsın göğsünün sol yanında mangal gibi bir yürek taşıyanlarla.

ve tabiî, selâm olsun o birine...

Anna dedi ki...

Sevgili vnf
Tanınmak neden fırsat vermez bilmiyorum insanlar kendisini saklıyorsa bu aslında bul beni demek biraz sanki ya da kendisiyle karsilasmaktan korkuyor olabilir...büyüler ise her zaman bozulur...yeni bir büyü bulmak ise artık neredeyse çok zordur..bilirsin çünkü ve bilmek bitirir çoğu şeyi...sevmenin her türlüsü güzel insanın mayası bu. İnşallah sol yanı en güzelle dolanlardan olalım...biri selamı aldı baş göz üstü etti..Selama sevgi ekledi saldı âleme ki sahibini bula...

verbumnonfacta dedi ki...

bu durum, türkçenin en büyük şairinin sorduğu, "neden büyük ırmaklardan bile heyecanlıydı/ karlı bir gece vakti dostu uyandırmak" sorunun cevabını, dostluğun aşktan üstün olduğunu açıklıyor.
aşkı, "seni bir kere öpsem ikinin hatırı kalıyordu/ iki kere öpeyim desem üçün boynu bükük" örneğinde olduğu gibi çoğala çoğala yaşayanlar da var ama.
"en güzel" doldukça yürek genişler, daha çok yer açılır. bunu da bilirim.
"selam ve sevgi"ye gelince, sahibini bulmuştur. benim şüphem yok. sizin de olmasın.

pisi dedi ki...

Olası ~görünüşe bakılırsa olacağı sanılan, olması olanak içinde bulunan. Belki olan.
Dostluk,aşk,sevgi her biri çok farklı duygular birbirleri arasında ne eşitlik nede üstünlük var.
~bence