8 Kasım 2018 Perşembe

ikemeso

bundan bir kaç yıl önce "el yazısı"ndan bahsetmiş, "el yazısı çirkin bir kızla asla olmaz" demeden önce pastane camekanlarında "pasta üzerine kremayla yazı yazabilecek eleman aranıyor" tarzı ilanların olduğu bir gelecek öngörüsünde bulunmuştum.

bu 'öngörü'ye daha geniş bir açıdan yaklaşalım. eleştiri hakkımızı saklı tutmak koşuluyla, ama anlamaya da çalışan bir yaklaşımla.

her şey gibi meslekler de evriliyor, kayboluyor, yenileri ortaya çıkıyor. artık televizyon tamircileri yok mesela. onların yerini bilgisayarcı çocuklar almış durumda. saat tamircileri sadece saat pili satıyor artık. tamiriyle uğraşmak yerine yenisini almak daha kolay. yanındaki adama, "sen tanksın," dediği için para alan, kendine yaşam koçu diyenler var.

tıpkı bilimler gibi meslekler de alt kollara ayrılıyor. geçmişte hekimler bütün bir bedenle ilgilenirken bugün her organa bir doktor düşüyor. yoğurt, süt satan, kış akşamlarını "booza" nidalarıyla renklendiren insanlar yok oldu ama her köşede telefonlarımızı hızlıca şarj eden aletler var.

evet, yeni meslekler ortaya çıkıyor. bunlardan biri de ikemeso.

modern zamanların dayattığı bir meslek. japoncada "çekici erkek" anlamına gelen "ikeme" ile "ağlamak" demek olan "mesomeso" sözcüklerinin birleşmesinden meydana geliyor. karşılığı da, "gözyaşını silen yakışıklı erkek". yaptıkları iş de, ağlayan kadınların gözyaşlarını silmek. hepsi bu.

müşteri şirketi arıyor ve belli bir ücret karşılığında bu hizmeti talep ediyor. ikemeso geldiğinde ağlıyorsa, "yakışıklı erkek" yumuşak bir mendille gözyaşlarını siliyor ve nazik kelimelerle onu rahatlatıyor. müşterinin içinde bulunduğu hâl henüz ağlamaya neden olmamışsa "gözyaşı silici" ona duygusal bir film izlettiriyor ve film bittikten sonra da gözyaşlarını siliyor.

"çünkü," diyor bu mesleğin fikir babası terai: "günümüzde, profesyonel işlerde çalışan kadınların sayısı her geçen gün artıyor. ancak erkeklerin dominant ve işkolik olmaları bu kadınların işlerini zorlaştırıyor. biz de ezilen kadınların rahatlamasını ve kendilerini daha iyi hissetmelerini sağlamak için onlara güzel şeyler söylüyor ve gözyaşlarını siliyoruz."

bunları okuyunca, cameron crowe'un yönettiği elizabethtown(2005)u hatırladım. daha doğrusu claire'in, "ikimiz de yedek insanlarız... insanların ihtiyaç duydukları zaman aradıkları... onları mutlu eder, onlara iyi geliriz. isteklerini yerine getirir, sorunlarını çözeriz. sonra da yeniden çağrılmayı beklemek için kenara çekiliriz," dediği yeri.

sonra "ufak tefek montréalli yahudi delikanlısı"nı. yani "ladies man" leonard cohen'i. "kadın olsam onu arardım," dedim. "parasıyla değil mi?"

2 yorum:

pelinpembesi dedi ki...

japonlardan çıkar zaten böyle şeyler.

verbumnonfacta dedi ki...

en çok onlar çalışıyor ya ondandır bu ihtiyaç.

adını henüz bulamadım ama "yarım kalmış blogları konseptine uygun devam ettirmek" diye tanımlanabilecek bir meslek icat edeceğim ben de.