20 Şubat 2012 Pazartesi

brand ve peer gynt

henrik ibsen'i biliyor musunuz?

hani şu, realizmin keskin bıçağını romantizmin kalbe yakın bölgelerine saplayan norveçli oyun yazarı. en başta halkın tepkisiyle karşılaşsa da bugün tiyatro tarihi "realizm ve ibsen'in hakim olduğu bir devir"den bahseder. sadece seyirciyi değil, anton çehov'u da etkilemiştir dersem, galiba çehov'un can yakan öykülerinin kaynağına doğru hep beraber bir kaç adım atmış oluruz.

brand ve peer gynt: iki ayrı öykü, iki farklı karakter. ama aynı son.

bir kitap, iki oyun. iş bankası yayınları...

*

brand ve peer gynt'ün ortak yanı kendilerini sıkan, boğucu burjuva dünyasına başkaldırmaları. aslında her ikisi de kendisini arıyor. yaşamlarının temeli, tüm kısıtlamaların ve sınırlandırmaların ötesinde insan nasıl kendini gerçekleştirebilir, sorusundan başka bir şey değil.

soyut bir idealizmle dini yaşamında odak noktası yapan ve dinsel ilkelere göre 'ya hep ya hiç' anlayışıyla yaşayan brand, koca bir başarısızlık örneği yaşamının sonunda her şeyini yitirerek dibe vurur. düş dünyasında yaşayan peer gynt'ün serüven dolu renkli yaşamı ise, kayıplar ve başarısızlıklar toplamından ibaret.

sonuç olarak, brand'ın buzlu sarp dağların arasında inzivaya çekilmiş yaşamı ile peer'in tüm dünyayı karış karış gezip dolaşan serüven dolu yaşamı arasında bir farklılık yok. her ikisi de yalnızca hayallerinde yaşayarak kendilerini kandırırlar. yani, yaşam diye koca bir aldatmacayı yaşarlar.

ne var ki kendi benliklerine doğru çıktıkları bu uzun ve çetrefil yolculuk, tek başına yapılan bir yolculuktur. alabildiğine yalnızdırlar; çünkü, her tür insancıl ilişki, sevgi, aşk, dostluk bir kısıtlamadır. brand tanrı adına doğru bildiği yolda adım adım ilerlerken, en sevdiği insanları, karısını, çocuğunu yitirmeyi göze alır. dahası onların ölümünden sorumlu olan odur. peer ise ancak ölüm döşeğinde sevgilisine ulaşabilir.

ne yazık ki, her ikisi de yolun sonunda kendi 'ben'liklerini bulamaz. çünkü brand için benliğini arama, aynı zamanda kendini tanrı yolunda feda edip yok etme anlamına gelir. peer ise yolun sonunda aradığı 'ben'in hiç olmadığı sonucuna varacaktır, yalanlarla sarılmış dünyasında 'ben' diye bir şey kalmamıştır, boş düşlerle dolu anlamsız yaşamının sonunda kendi özünü yitirmiştir. dediği olmuş; yürüyeceği yol bitene kadar yürümüş ve yüzünü duvara dönüp ölmek üzere geriye dönmüştür.

*

vnf.'nin notu: muhakkak kendi kendine, bunun bir ortası yok mu, diye soracaklar vardır. geleneksel terbiye ile büyümüş, ergenlikle beraber ruhundaki serüvene düşkün yanı keşfetmiş ve ne o ne de diğeri olamadığı için arafta kalmış birisi olarak cevabım, hayır.

2 yorum:

aglea dedi ki...

küçük harfleri verdiği için tanrıya yeniden teşekkür ettim.

verbumnonfacta dedi ki...

şimdi en yakın sözlüğe bakıp, 'görmeye muktedir gözler' maddesinin karşısını okuyun.