hayatımızda yarım, eksik kalmış bir şeylerin olabileceğini, bunun bir çeşit insanlık kaderi olduğunu çok iyi biliyorum.
zaman zaman eski defterleri karıştırıp geçmişin muhasebesine soyunsam da, hiçbir zaman eksik kalmış o şeyleri, ya tamamlayacağım ya da yok edeceğim, diye kendine rota çizenlerden olmadım.
buna muktedir olmadığım için değil, hayatımda bir şeylerin yarım kalmasına aldırmadığım için. hatta, belki de yarım halleriyle tamamlar, diye düşünüyorum. demek ki hacmi, içimdeki saltanatı bu kadarmış, diye...
10 yorum:
kalsınlar yarımyamalak oldukları yerlerde,ben uzaklaşıyorum nasılsa
'yarım yamalak' yazıya düşündüğüm başlıktı. siz deyince daha güzel oldu.
yarım kaldığını düşünmemize sebep olan ne acaba, aklımızdaki son'a uygun olmaması mı..
aklın ölçeğini şaibeli bulanlardan olduğum için, bu yaptığım 'son'dan bağımsız bir 'muhasebe'ydi.
"demek ki hacmi, içimdeki saltanatı bu kadarmış, diye..."
üç noktanın devamında sessizce çınladı kulağımda "macera olsun diye..." (ilk hecedeki uzadıkça uzayan 'a' sesi normalden kısa)
-babanızı çok sevdim-
yıllar var ki, o 'macera' nın yerine başka bir cümlem var benim.
evet, babam daima sevilesi bir adam olmuştur. en azından benim için.
istenilseydi söylenirdi elbet halef olan cümle dedim önce.sustum,bekledim geçsin diye.yine de merak,beşerin sayısız aşil topuğundan biri nihayetinde,dayanamadım geldim kapınıza.
sorayım mı?
sorun.
merak ediyorum,yıllar önce edindiğiniz cümlenin hikayesini(ve kendisini de elbet) sordum:)
peki.
Yorum Gönder