kan çektiği ya da ruhdaşlık hissettiğim için değil ama. "ya olmasaydı?" diye düşündüğüm için de değil. kuralların dibine dinamit koyduğu, sıradanlıktan saptığı, bizi şaşırttığı için.
ne zaman bir ingiliz, bir alman ve temel bir araya gelse, eğer bu hayatımızda dinlediğiniz ilk fıkra değilse ingiliz ya da alman'a değil temel'e güleceğinizi bilirsiniz.
ingiliz ve alman gayet mantıklı, akla ve hayata uygun şeyler yaparken -ki onlardan beklenen de budur- temel’e sahneyi hazır eder, onun ne yapacağına dair bir beklenti de yaratırlar. tıpkı bizim gibi onlar da başrolde temel'in olduğunu bilirler çünkü.
nihayet sahneye temel çıkar, bir defa daha ormanda herkesin tercih ettiği yolu seçmeyi reddeder, bizi şaşırtır, dahası güldürür.
eminim tanısa albert camus da severdi onu. çünkü ne zaman sıra ona gelse 'başkaldırı felsefesi"nin temel prensibi 'absürt'e kapı aralar.
sonrası, yaşamda bir kırılma.
en azından bir çatlak. su sızmasına, ışık geçmesine izin veren.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder