22 Ocak 2023 Pazar

murakami okumak

birinci tekil şahıs'ı bitirdim.

haruki murakami'den. romanlarının izinden giden öyküler toplamı.

öykü, ama ben olsam, olay anlatmakla yetinmeyen, kısa olmasına rağmen güzellik çirkinlik, iyilik kötülük, varoluş, hatıralar, hatta yazmak üzerine tartıştığı yer yer hüzünlü metinler, diye tanımlardım.

hepsinin çıkış noktası da, bir "anı parçası" ya da "okurun bir anı parçası sanmasına izin verdiği" hatıraları. tıpkı, elden geçirilmiş blog yazıları gibi.

murakamisever okurların seveceği türden yani.

bunu, murakami'nin türkçeye çevrilmiş hemen her kitabını okumuş bir okur olarak söylüyorum. ki bunların içinde bin sayfayı devirenler de var. bir teki bile baş yapıt değildi bence. ama okumaktan keyif aldığım metinlerdi. hatta bilinç altımda her sene bir murakami kitabı okumak planı mevcut olabilir.

bunları söyledikten sonra, başka bir deyişle açtığım parantezi kapattıktan sonra bu yazının özüne dönebilirim.

bir ara okumaya ara verip, "iyi ki, murakami okumaya imkansızın şarkısı ile başlamışım," dedim. "belki renksiz tsukuru tazaki'nin hac yılları ayrı tutulabilir ama başka bir kitapla okumaya başlamış olsaydım murakami bahsinde bu kadar ısrarcı olmayabilirdim."

zira, birinci tekil şahıs'ı oluşturan öyküleri okurken anladım ki, murakami'yi ona asıl ününü sağlayan gizemli, gerçekle hayal arasındaki salınan, zaman zaman polisiye romanlara da göz kırpan anlatıları ve kendi kendine yeten, sıradan kahramanları için sevmiyorum.

onu benim gözümde cazip kılan, anlatısının içinde uzak bir yıldız gibi yanıp sönen geçmişinden çıkıp gelmiş anı parçaları... ya da geçmişinden çıkıp gelmiş gibi yaptığı anlar. ya da okurun, geçmişinden çıkıp geldiğini sanmasına izin verdiği.

elimde olmadan, bir başına kitap okuyan, yüzmeye giden, bir odanın serinliğinde plak dinleyen, 'aşkı ve kadınları' öğrenen, upuzun yolculuklara çıkan ve bütün bunlar olup biterken büyümeye çalışan -aslında farkında bile olmadan büyüyen- o çocuğun arkadaşı olmak istiyorum.

bir kaç gündür de, onun yanıbaşında durmuş, tıpkı onun gibi heyecanlanarak, bir lisenin loş ve tenha koridorunda etekleri uçuşarak yürüyen on altı yaşındaki kızı seyrediyorum. kızın elinde sımsıkı tuttuğu ve göğsüne bastırdığı bir plak.

2 yorum:

dövüşürken hanımefendi değilim dedi ki...

1200 sayfalık 1Q84'e başlayacağım yakında, bu yazıyı görmek güzel oldu. :)

verbumnonfacta dedi ki...

blogun sayfaları arasında, "okumadan" yapılmış 1Q84 eleştrisi var. onu tavsiye ederim.

ama aslolan okumanın bizzat kendisi derseniz, şüphesiz gittiğiniz yol daha doğru. keyifli okumalar.