22 Haziran 2021 Salı

bankalar

geçen gün doksanlardan kalma bir türk filmi izledim. bin dokuz yüz doksan dört yapımı bir sonbahar hikâyesi... klişelerde boğulmayı seviyor ve zuhal olcay'ın her hâlini beğeniyorsanız, bütün bunların üzerine bir de vaktiniz varsa izleyebilirsiniz.

uzun uzun beni varış noktasına getiren güzergâhı anlatmak istemiyorum ama adına aldandığımı, bu aldanışa da kırık bir aşk hikâyesi(1981) çağrışımlarının sebep olduğunu itiraf ederim. 

/ıssız adaya düşünce yanıma alacağım üç şeyden biri ya da türk sinemasının en iyi on filmi listesinin bir parçası olmasa da kırık bir aşk hikâyesi'ne özel bir zaafım var çünkü. çünkü, "kırık bir aşk hikâyesi filmini bilmeyen bir kızla olmaz"./

senaryo klişe, oyunculuk vasat, film ise berbattı. türk sinemasının neden eşkıya'ya ihtiyaç duyduğunu anlamak, burun kıvırdığımız hollywood bile altın dönemini yaşarken biz nasıl bu kadar kötü filmler yapabildik diye sormak için de izlenebilir.

ama tek bir sahnesi vardı ki, beni olduğum yere çiviledi. çoğu insanın sevgiyle, bir çeşit nostalji duygusuyla andığı, bana göre sonun başlangıcı olan doksanlardan bir defa nefret ettim. 

/gerçi başlattığı toplumsal erozyon olmasaydı bile yüksel bel pantolonlar, omuzları vatkalı bol ceketler, pantolonun içine atılan kazaklar, permalı saçlar, araba camı kadar kocaman ve koyu renkli camlı gözlükler, tavuk götü saç kesimi yüzünden de nefret ederdim doksanlardan.

dikkat ettiniz mi bilmem, siyasi hayattaki ve halkın devleti emanet ettiği insanlardaki kirlenmeyi saymadım bile./

neyse... çünkü konumuz bunlar değil o sahne. filmin adını şimdi hatırlamadığım, amerikada eğitim görmüş, ingilizcesi shit ve all rightan ibaret, baş-erkek karakteri iş görüşmesindedir. referansları çok iyidir. amerikada ihtisas yapmış olmak büyük şanstır. yani, başvurusu kabul edilmiş, bu iş olmuştur. biraz sohbet şarttır:

"insanlar bankalara borcu olmadan yaşamaya bırakılmamalıdır. araba, ev... sonra ne bileyim? tatil, elektronik eşya, giyim-kuşam.

-zamanla burada da o duruma gelinecektir. biz görür müyüz bilmiyorum ama."

ne dersiniz, görmüş müdür?

Hiç yorum yok: