"yuvarlak kare yuvarlak" ya da "yeşil kırmızı yeşil" yayınevi, muhtemelen yazarın yeni romanına hazırlık olsun diye sosyal medya hesaplarına javier marías'ı konuk etti.
[duygusal adam belki yky'de yeni ama daha önce *sel yayıncılık tarafından basılmıştı. ben de o çeviriden okudum. dürüst olmak gerekirse memnun kalmadım. giderek javier marías çevirmenine dönüşen (ben seda ersavcı'yı tercih etsem de bu ifadeyi olumsuz manada kullanmıyorum) neyyire gül ışık'ın çevirisi ile yeniden okumak iyi olacak.]
ben de, bir yandan whatsappten mesaj beklerken (bence, e-posta adreslerinin de anlık mesajlaşma programlarının da bir "gelmeyen kutusu" olmalı) diğer yandan yapı kredi yayınları'nın sosyal medya hesaplarında video olarak paylaşılan söyleşiyi metne döktüm.
bizzat yeni kitap için mi yapıldı? yoksa eski bir röportajdan alıntı ya da yazarın eski röportajlarından bir kolaj mı bilmiyorum. ama şu kesin: yanıtlar kesinlikle marías'a ait.
*
eğer bir çevirmen ve aynı zamanda bir yazarsanız ve çok iyi şeyler çevirdiyseniz -ki benim neredeyse çevirdiğim bütün kitaplar mükemmeldi; browne'dan sterne'e, conrad'dan thomas hardy'ye, faulkner, nabokov, stevens, auden, ashbery ve stevenson'ın şiirlerinden, yeats ve tennyson'ın düzyazılarına büyük yazarlar- isteseniz de istemeseniz de çevirdiklerinizden etkilenmemeniz mümkün değil... yaptığınız büyük bir yazar tarafından yazılan bir şeyi tamamen başka bir dilde yeniden yazmak. kelimeler sizin -tabiî ki metne sadık kalmaya çabalıyorsunuz- ama her zaman bir seçim yapmanız gerekiyor.
- romanlarınızı olay örgüsüne dayanarak hazırlanmadığınızı söylediniz, ancak her biri için önceden planlanmış farklı bir tarzınız var mı?
bir konu aramak anlamsız. ben her zaman kendi hayatında önemli olan, düşündüğüm, endişelendiğim, evrensel diyebileceğim şeyler hakkında yazdım, gizlilik, güven, ihanet, şüphe, aşk, arkadaşlık, ölüm ve evlilik -edebi konular olarak değil genel olarak hayatta endişelendiğim şeyler... yazma yöntemim için bir harita yerine bir pusula ile çalıştığımı söylediğimi birkaç yerde okumuşsunuzdur.
- eserlerinizde ki ayırt edici özelliklerden biri zamanı yavaşlatma, kısa anları uzatma eğilimi, bunun ardındaki itici güç nedir?
bir romanda zamanı yaratabilirsiniz ancak zamanın kendisi aslında yoktur. gerçek bir zaman var -bir dakika altmış saniye- ama bizim için hayatta her şeyin farklı bir süresi olduğu açık, ve bu bir şeyleri hatırlarken daha da belirgin oluyor. hayatta belirli bir süresi olan şeylerin belleğimizdeki süresi farklıdır ve gerçek ya da önemli olan süre size sizin belleğinizde kalandır. bir romanda bu anlar gerçek süreleriyle var olabilir. ben bu anı durduracağım diyebilirim, çünkü bu zamanda önemli bir an, buna önem vereceğim, okur bunu hatırlayacak.
- eserleriniz de resimlerin rolü nedir? nesnelere mi yoksa hikâyeye mi yakınlar?
- romanlarınızı olay örgüsüne dayanarak hazırlanmadığınızı söylediniz, ancak her biri için önceden planlanmış farklı bir tarzınız var mı?
bir konu aramak anlamsız. ben her zaman kendi hayatında önemli olan, düşündüğüm, endişelendiğim, evrensel diyebileceğim şeyler hakkında yazdım, gizlilik, güven, ihanet, şüphe, aşk, arkadaşlık, ölüm ve evlilik -edebi konular olarak değil genel olarak hayatta endişelendiğim şeyler... yazma yöntemim için bir harita yerine bir pusula ile çalıştığımı söylediğimi birkaç yerde okumuşsunuzdur.
- eserlerinizde ki ayırt edici özelliklerden biri zamanı yavaşlatma, kısa anları uzatma eğilimi, bunun ardındaki itici güç nedir?
bir romanda zamanı yaratabilirsiniz ancak zamanın kendisi aslında yoktur. gerçek bir zaman var -bir dakika altmış saniye- ama bizim için hayatta her şeyin farklı bir süresi olduğu açık, ve bu bir şeyleri hatırlarken daha da belirgin oluyor. hayatta belirli bir süresi olan şeylerin belleğimizdeki süresi farklıdır ve gerçek ya da önemli olan süre size sizin belleğinizde kalandır. bir romanda bu anlar gerçek süreleriyle var olabilir. ben bu anı durduracağım diyebilirim, çünkü bu zamanda önemli bir an, buna önem vereceğim, okur bunu hatırlayacak.
- eserleriniz de resimlerin rolü nedir? nesnelere mi yoksa hikâyeye mi yakınlar?
başlıca sebebi basit. erwin panofsky ve diğer sana tarihçilerini, sanat teorisyenleri okurken bir resme bakmanın ve aynı zamanda o resmi okumanın zevkini keşfettim. panofsky bir şeyi tarif ettiğinde resme siz de bakıp "evet görüyorum, bu benim aklıma gelmezdi ama bahsettiği şeyi anlıyorum" diyebilirsiniz. eğer bir romanda biri bir resim ya da fotoğraf hakkında konuşuyorsa bunu okura da göstermek mantıklıdır. asıl sebebi bu. gizli bir sebep ya da bir şeylerin güçlendirilmesi gibi bir amacı yok- bir resim hakkında konuşuyorum, resmi gösterelim, okurun görmesine de izin verelim.
- sigara içmek yazma alışkanlığının önemli bir parçası mı?
- sigara içmek yazma alışkanlığının önemli bir parçası mı?
muhtemelen sigara içmeseydin yazmazdım çünkü yazarken elimde bir sigara olmasına alışkınım. ama gerçeği söylemek gerekirse yazarken içtiğim sigaralar muhtemelen en az içtiğim sigaralar. ağzımda ya da ciğerlerimde değil elimde tükeniyorlar.
merkez üs: https://twitter.com/YKYHaber/status/1278382255019298817?s=09
2 yorum:
Yazım hatalarından tadı kaçmış röportajın :) Olsun, bu sıra beklemeler, özürler, gelemeyen ismi verilen mesaj kutuları, sen gelmez oldun çöp kutuları vs. zihnin geri planında sanırım..
"hayatta endişelendiğim şeyler" üzerine yazmak.. Bu cümle düşündürdü, atıyorum cebe, teşekkürler.
yazım ya da çeviri hatası varsa da bana ait değil. çok büyük iddialardan kaçınsam da, orada ne yazıyorsa aktardım.
diğer yandan, bu vesileyle metnin bana ait olan kısmına yeniden baktığımı ve beğenmeyip bir kaç yeri ve ifadeyi değiştirdiğimi itiraf ederim.
Yorum Gönder