22 Nisan 2020 Çarşamba

fırtına

tek kelimelik "evet" yanıtı hikâyesinin ayrıntılarına girmeyeceğini anlamama yetmişti. başını mendireği ve denizi çerçeveleyen pencereden yana çevirip susunca da kesinlik kazandı.

boş masaların, ters çevrilmiş bardakların, plastik kapaklı cam sürahilerin, genç garsonun mutfağa yakın masada katlayıp peçeteliklere yerleştirdiği ucuz peçetelerin üzerinden uzaklara baktı. biraz daha sustuktan sonra, deniz bu zamanlarda böyle dalgalı olmazdı, dedi.

pencere kenarındaki masalardan birinde tek başına oturan, beyaz peynir eşliğinde o gün erken başladığı rakısını içen selahattin reis'e seslendi sonra. "işaret parmağın sızlıyor mu?"

selahattin reis, sanki denizin bütün balıkları ağa dolmuştu, diye anlattığı bereketli bir avda sol işaret parmağının ikinci boğumundan ötesini denize emanet etmişti. o günden bu yana, ne zaman eksik parmağı sızlasa, bu, fırtına var demekti. asla denize açılma. hatta evden çıkma.

Hiç yorum yok: