18 Mart 2013 Pazartesi

kısa kısa - yedi

* herhangi bir yere bakmadan nietzsche veya lynyrd skynyrd yazabiliyorsanız sosyal medyadan doçentlik ünvanı alabilirsiniz. üzerine, yoknapatawpha (w. faulkner romanlarının geçtiği hayali güney amerika şehri) yazabilenlerin ise profesör unvanları garanti.

ben mi, ben "kral"ım...

* nasılsın, sorusuna m.ünsal eriş'ten esaslı bir cevap: "içime bir ad koyacak olsam leyla derim, öyle güzelim."

* "kimsenin kendilerine vaat etmediği topraklara doğru yola düştüler. ama denizi hiç bulamadılar. (g. g. marquez, yüzyıllık yalnızlık)"

* genellemeleri severim ama inanmam.

* "insan tabancasını unuttuğu vakit kurşunu bir çekiçle istediği yere çakabilir. böylece aynı sonuç elde edilir. (cavanna, karşı ansiklopedi)"

* "sende, ben, imkansızlığı seviyorum,/ fakat asla ümitsizliği değil... (n. hikmet)"


* osman sınav'ın uzun hikaye ile hem kendisi hem türk sineması için büyük bir fırsatı kaçırdığını düşünüyorum.

* eğer türk yapımı bir anna karenina söz konusu olsaydı, anna için ilk adayım farah zeynep abdullah olurdu.

* savaş ve barış'ta bir yandan napolyon (fransa) ile savaşıp, diğer yandan gündelik hayatta fransızca konuşan kahramanlarla, emperyalizm nefretini dillerinden düşürmedikleri halde türkçeye tercüme edilmiş bir kitabın ingilizcesini okuyan ya da aynı düzeyde türkçe sayfası mevcutken wikipedianın ısrarla ingilizce sayfalarını referans verenleri birbirine benzetiyorum. kolayca tahmin edeceğiniz üzere öylelerinden nefret ediyorum.

* bio ya da organik havuçlarla öyle olmayanların aynı tarlada yetiştiğine inanıyorum. sadece yamuk olanları bio ya da organik diye diğerlerini de öyle değil diye satıyorlar.

* neden bilmem, içinde "deneme" geçen başlıkları seviyorum. mesela, "resim sanatının ve şiirin sınırları konusunda bir deneme (g.e lessing, 1766)" ya da "gün ortasında apansız ellerin üzerine bir yorum denemesi"

* birsen tezer "ikinci cihan" albümünü çıkartıyor ve siz söylemiyorsunuz. üstelik tarih kitaplarına inanmam.

* bugünün çocukları hiçbir şeye bağlanmadan büyüyor. bireysel takılıp başka insanların onlar adına deneyimlediği hayatları yaşıyorlar. sonra da "gençlik özgürlük" oluyor.

* "fareler ve insanlar" aynı masada "bira" içecek, sonra da bunun adı edebiyat olacak... haklılar, edip cansever şiiri de sansürlenmeli.

* sonsuz mutluluk mahkûmun zincirlerine yenik düşmesinden başka bir şey değil.

* biz erkekler paçası ayak bileklerinin beş parmak üstünde duran pantolonları nasıl giymiyorsak kadınlar da yüksek bel pantolon giymesin. arz ederim.

* "hiçbir şey hayat kadar şaşırtıcı olamaz yazı hariç"ciler halt etmiş. mona roza reklam yıldızı olmuş.

* müslüm gürses vefat etti. mekanı cennet olsun. umarım yüksek sosyete, "alın ferhat göçerinizi verin müslüm gürses'i," çağrılarına artık olumlu yanıt verir.

* chevez de gitti. bu latin amerikalı derviş, kapitalizmi durduramasa da titretmişti. "halkımızı sindiren açlık, yoksulluk ve sömürgecilik zincirini kırmadan önce istirahate çekilmeyeceğiz. ya bu ülke özgür bir ülke olacak ya da onu özgürleştirmeye çabalarken öleceğiz," derdi. en azından sözünün, "çabalarken öleceğiz" kısmını tuttu. inandığı tanrılar hesap gününde bu sevabını unutmasın.

* hilmi yavuz, bir defa daha yılmaz erdoğan için demediğini bırakmamış. keşke bunun bir film olduğunu, üstelik o yıllarda yirmi beş yaşında olması gereken necatigil'in 'rol icabı' ellilerinde olduğunu hesaba katsaydı ve bu topa hiç girmeseydi.

* hayır, şarkıyıyı unutmadım. o şarkı.

2 yorum:

Unknown dedi ki...

Hiçbir yere bakmadan 'unvan' yazabildiğimden beri pilotum..

verbumnonfacta dedi ki...

evet, burada konuşabiliriz sayın "pilot"...

yolculardan biri konuşuyor,

eğer adım sizin adınızdan olsaydı "ünvan" istemezdim. düşünsenize eşiniz ya da sevgiliniz "yokluğunda hâlin ifadesidir adın" diyebilir.

not: tdk kimin umrunda, hiç "unvan" olur muymuş?

ensonnot: asıl yerini bulduğuna göre müsadenizle diğer yorumlaşmayı uzay boşluğuna yolluyorum.