27 Mart 2013 Çarşamba

kitaplığı düzenlemek

bavul hazırlamak ya da ilişkinin tam orası geldiğinde kaçmak değerlendirme dışı tutulursa elimin yavaş olduğu söylenebilir. soğan doğrarken, traş olurken, duşta, yazarken, sevişirken vesaire...

(çünkü, bavulu üç gün önceden hazırlayıp yolculuk günü geldiğinde hareket saatine kadar internette ünlülerin makyajsız haline bakarak vakit doldurmayı sevmiyorum. çünkü, eğer tam vaktinde kaçamazsam aşık olup yerle bir oluyorum ve önümde yaralarımı iyileştirmek ve unutmak için yeterli zaman olduğunu da düşünmüyorum. çünkü, "soğanları küp küp doğrayın," denmişse öyle doğranmalı, kim favorilerinin yamuk olmasını ve burnunun tam altında bir kaç tüy kalmasını ister ki, suyu seviyorum ve bunun bir çeşit kader olduğunu biliyorum, yazarken o kadar yavaşım ki, neredeyse dört ay önce ilk iki cümlesini yazarak başladığım, 'günden kalan' bu yazıyı ancak bitirebiliyorum, sevişirken ise... )

her neyse, ne diyordum? elimin yavaş olduğu söylenebilir...

ama bu yavaşlık "kitaplığı düzenlemek" söz konusu olduğunda en yiğit dağcıların, en kararlı seyyahların bile aşamayacağı bir zirveye dönüşüyor. öyle ki, kaplumbağayla yer değiştirip tavşanla yarışsam tavşana dahi geçilirim.

*

mesele kitapları konu, yazar, yayınevi ve hatta renklerine göre raflara dizmek değil. öyle olsa işim daha kolay olur, bu yazı da olmazdı.

elime aldığım her kitap şöyle bir incelenecek, zamanda uzun bir yolculuk yapılacak -hangi şehir, hangi mevsim, yol arkadaşları vb.-, eğer okunmamış bir kitapsa neden öyle kaldığı hatırlanacak ve okuma planında yer açılmaya çalışılacak, okunmuş bir kitapsa altı çizili satırlara göz atılacak ve o satırların neredeyse tamamı okunacak, telefonlar açılacak, -söz gelimi öykücü'ye, yazıp unuttuğu ama bende bir örneği nasılsa kalmış şiirlerini okumak ya da bir arkadaşa, "geçen gün konuştuğumuz kitap şu an elimde," demek için, ya da dost sesine dokunsun istediğim bir metin ya da şiir için telefonlar-, okunmuş olması şaşkınlık nedeni bir kaç kitap mutlaka çıkacak ve hatırlamak için bir kaç sayfası okunacak...

sonra mutfağa gidilip filtre denilen kağıdın kenarlarını kıvırıp katlarken, tepeleme üç kaşık kahveyi metal kutusundan alıp kahve makinesine aktarırken, ısınan suyun makine içindeki devinimi dinlerken, mutfak tezgahına yaslanırken o şarkı mırıldanılacak: "geçip giden, u uu, zamanları, u uu, bir yerlerde bulsam."

*

bu defa buna izin vermeyecektim. bu yüzden kahramanı amcası olan küçük bir adamı yardıma çağırdım. benim manyak olduğumu düşünmesin diye onun yanında kitaplarla muaşakayı kısa tutacak, hem sıkılmasın diye hem de vaktini almamak için elimi çabuk tutacaktım.

en sol en üst rafı herhangi bir sıkıntı çıkmadan hallettik. neredeyse ezbere bildiğim, neyin ne olduğunu en iyi bildiğim raf orası çünkü. sonra giderek hızım düşmeye, kahramanı amcası olan küçük adamımız elinde kitaplarla oflaya puflaya beni beklemeye başladı. bazen gidip de dönemediğim yerlerden onun beni çağıran sesiyle dönebildim. o olmasaydı yolumu bulmak için peşim sıra attığım mısır tanelerini kuşlar yer, dönüş yolunu bulamazdım.

geri kalan rafları düzenlemeyip sadece dizdik ve neredeyse dört ay oldu hâlâ düzenlemeye devam ediyorum.

*

şuradaki konfidenz* değil mi?


*: ariel dorfman, ayrıntı yayınları

8 yorum:

Adsız dedi ki...

Farkında olmadan bu yazıyı beklemişim meğer.Gülümseye gülümseye okudum.Raflara doğru yolculuk yapıp kendi ritüelimi tekrarlamak istedim.

verbumnonfacta dedi ki...

tebessümüz daim olsun.

o ritüel sırasında elinize aldığınız kitapların içinden çıkan ilk kağıt parçasında yazılan şey mahrem değilse duymak isterim, işte yeni oyunumuz, diyerek.

aksi takdirde, ben ve arkadaşlarım, altı çizili ilk satırları taganni etmenizi istiyoruz.

Adsız dedi ki...

inanın bana kitaplığınızı çok merak ediyorum.kitaplarınızdan çalmak isterdim.:)
altı çizili satırları okuyabilmek için.

verbumnonfacta dedi ki...

kitaplığımın merak edilecek bir yanı yok. burada (http://verbumnonfacta.blogspot.de/2012/04/halk-kutuphanesinde.html) remzi bey'e de söylediğim gibi, "evimin bir odasında alçak gönüllü bir kitaplığım var."

altı çizili satırlar konusunda size katılıyorum. müthiş bir cazibe kaynağı. benimle aynı kitabı okumuş birinin nereleri çizdiğini özellikle merak ederim. eğer birine ödünç kitap vermişsem altını çizerek okumasını isterim. satırların altını çizmeden kitap okuyanlara mesafeli dururum. cetvelle çizenleri ise yolda görsem yolumu değiştiririm.

Adsız dedi ki...

aslında kitaplığınız yerine kitaplarınız demek daha tabiri caiz olurdu:)

kitaplarınızı merak ediyorum kısaca,çizdiklerinizi.:)

verbumnonfacta dedi ki...

belki yaklaşık üç yıl önce yazılmış bu yazı merakınıza cevap olabilir: http://verbumnonfacta.blogspot.de/2010/03/alt-cizili-satrlar.html

ben de bir çok insanın altını çizdiği satırları merak ediyorum. ama "tutmayan bir taneyi bulmak" için değil, "hepsi de tutan"ı bulmak için.

Adsız dedi ki...

Geçen seneye kadar o mesafeli durduğunuz kitleye aittim bende kıyamazdım kitapları çizmeye.
En fazla son sayfaya oda kendimi tutamaz isem bir kaç cümle ve tarih düşerdim. Altını çizmek istediklerim içinse küçük not defterlerim vardı. Geçen sene birden bire çizmeye başladım. İlk altını çizdiğim kitap Veciz Sözlerdi.Belki de ondandır müstesna saymam..O gün bugündür sanki cümleleri değilde içimdekileri çiziyor gibi oluyorum koyu koyu..
Daha önceleri eğer not defterim yanımda değilse (ki nadir olur) tam da dediğiniz gibi küçük not kağıtlarına yazıp kitabın arasına koyar daha sonra deftere geçirirdim.

İçinde bulunduğum ahval raf ritüeli yapmama müsaade etmese de size ve arkadaşlarınıza!!! mahcup olmamak adına hızlı bir tarama yaptım küçük bir kağıt parçası bulabilmek için.

Ve Eldivenler,Hikayelerin arasından bir peçete geçti elime..
Yaklaşık 3,5 sene önce uzaklarda yaşayan yakın bir arkadaşım, bu kitaptaki hikayeler bana seni hatırlattı dediği için almıştım. İsmine de vurulmadım değil..Neyse peçetede yazanı duyuramam ama okutabilirim.

" Birbirinin kurallarını yada ilkelerini tanımaktan çok daha önemlidir korkularını tanımak.Bu kişileri birbirleri için çok daha tanıdık kılar."*

*Eldivenler,Hikayeler - Murathan Mungan

verbumnonfacta dedi ki...

"ben ve arkadaşlarım" inceliğiniz için teşekkür eder. bir hatadan, okuduğunuz kitapları "eksik" bırakmaktan vazgeçmiş olmanızdan ayrıca memnun olduk. helal olsun, "veciz sözler"e ve yazarı "bıçakçı"oğlu barış'a.

çantanızda taşıdığınızı varsaydığım defterler bahsine ise hiç girmiyorum.