24 Temmuz 2012 Salı

didem madak

vasiyetine "dalgınlığınıza gelmek istiyorum/ ve kaybolmak o dalgınlıkta" yazdırmış bir kadın, bundan tam bir yıl önce sonsuza yürüdü.

henüz kırk bir yaşındaydı ve küçük kızına daha doyamamıştı.

ama duasını tamamlamıştı: "olanlar oldu tanrım/ bütün bu olanların ağırlığından beni kolla."

*

izmir'de doğmuş, dokuz eylül üniversitesi'nde hukuk okumuş, tezgahtarlık, sekreterlik, anketörlük yapmıştı. sombahar, öküz, ludingirra ise şiirlerine "evet" diyen bazı dergiler... ilk kitabı, ancak çok şanslıysanız bulabileceğiniz, inkılap kitapevi şiir ödülü sahibi grapon kağıtlar. sene iki bin… iki yıl sonra ise, "ah"lar ağacı geldi. (ki bu kitapla bildim kendisini. daha doğrusu bu kitaptan çıkma bir hit sayesinde; sevgilim, sanki 'bir masada iki kişi'den biriymiş gibi, "soru sormadan sadece dinle," dedi ve çantasından çıkarttığı, çıktısı alınmış bir metni okumaya başladı: siz aşktan n'anlarsınız bayım?sevgilim bana yazdı sanmıştım... nihayetinde 'zalim bir adam' olmak isteyen bir çocuktum ve 'siz aşktan n'anlarsınız bayım?' zalim olmak yolunda bana umut vermişti.) son olarak, iki bin yedi yılının armağanı, "bu kitap ısrar üzerine yazılmıştır" sunusuyla görücüye çıkan pulbiber mahallesi.

son kitabı olduğunu bilmiyorduk.

*

"ruhunu ütüsüz ve buruşuk gezdirmeyi sevdiğinden hiçbir zaman yeterince 'düzgün insan' olamadı," yazar biyografisinde. ilk okuduğumda hemen altını çizdim, derkenara bir yürek kondurdum. sonra bir tane daha. bir tane daha… en son saydığımda beş tane olmuşlardı.

ilk mısrada hikayesi olan şiirler yazdığını -bir ilaç içsem bari diye düşündüm-, ikinci kıtanın hemen başında ise şair sesini- iç ses, diye söylendim/ ardından yıldırım gürses…- fark ettim.

sayfalar ilerledikçe, 'kadından şair olmaz' tezim çürüyordu. itiraf: bu lafımı bana yedirendir kendileri. lale müldür ve nilgün marmara'nın başımızın üzerinde yeri var ama coğrafyamızda şiir yazmak için rotası erkeklerce çizilmiş bir söylemi taklit etmeniz gerekir. ya da hem cenneti hem de cehennemi üstelik aynı anda görmüş olmanız.

aklınızı terk ettikçe şairliğe yaklaşırsınız. bu yüzden lale müldür, bu yüzden nilgün marmara...

*

didem madak, kapalı ve imgesel bir şiir yerine, gündelik hayatın diliyle kurulmuş sade şiirler yazdı: samimi, çocuksu, ironik, biraz arabesk ama kesinlikle doğal şiirler. biraz 'ikinci yeni'ydi şiiri; biraz 'garip', hatta neo-epik...

çocukluğunu, çocukluk kahramanlarını, geçmiş özlemini, modern insanın trajedisini, kalabalıklaştıkça yalnızlaşan ve kendine ricat etmekten başka çıkar yolu kalmayan ben'i, kalbini ve o kalbin taşıyamadığı acıları konu etti şiirine.

galiba büyümek hoşuna gitmemişti.

hüzün ve mizahın kardeşliğini ispat edercesine, hem romantik hem komikti şiirleri.

birileri kulağına, samimiyet sanata engel, diye fısıldamış olmalı ki, pulbiber mahallesi sanatın ön plana çıktığı, iyi şiir kitabıydı. fakat hem kendine hem poetikasına en az ihanetle gerçekleşti bu durum. nasıl derler, şiirleri biraz daha olgunlaşmış oldu.

*

nasıl öykücü benim için bir öykü yazsın istemişsem o da şiir yazsın isterdim. ama olmadı. tıpkı kaan ince gibi o da usulca gitti güneş gibi batı kapısından bu kentin. dilinde kendisi gibi erken giden nilgün marmara’dan bir şarkı: "ey, iki adımlık yerküre/ senin bütün arka bahçelerini gördüm ben…"

*

"vasiyetimdir:/ en güçlülerden seçilsin/ beni taşıyacak olanlar./ ahtım olsun,/ yükleri ağırlaşsın diye iyice/ tabutumun içinde tepineceğim," demişti.

sözünü tuttu mu bilmem ama, isterim ki ohepvarolan şefkatini ondan esirgemesin.

ve benimle birlikte çok şehir görmüş, yorgun üç kitap, 'bayım' yerine 'madam' denilerek okunan bir şiir ve sevgiliye hitap için kullanılan bir mısra için kendisine çok teşekkür ederim.

"ah benim nergis kokulu cehaletim..."

2 yorum:

blackberry dedi ki...

teşekkür ederim. yazınız sebebiyle bir saattir yüreğe iyi gelen harika şiirler okudum.

verbumnonfacta dedi ki...

sevindim. didem madak şiirleri bir bütünün başlıklara ayrılmış parçaları gibi deil mi?. pulbiber mahallesi biraz daha sanat işi, biraz daha olgun görünür hepsi bu.

keşke, "olmasaydı sonumuz böyle."