20 Aralık 2011 Salı

ilk izlenim için tek bir şansın vardır: beş

"- günaydın.

bakakaldım eşşizliğine. kutsal yüküne. sırtındaki her bir ok, göğe yükselen minareler gibi parıldıyordu. bu minareler kimi zaman devriliyor, yan yatıyor, kimi zaman dimdik duruyordu üstünde. yeterince uzaktan baktığınızda, bir kubbenin üstünden yükselen minareler bize benziyordu. karşımda ihtişamı ile duran erkek kirpi güçlü ve ihtişamlıydı. benden de hayli iriydi. zamanı tökezleten bir karşılaşmaydı bu. ben onu seçtim orada, o beni. aşkın kalbe düştüğü böyle anlarda ikna olmak için beş duyuya birden ihtiyaç duyarsınız. birden bir koku gelir, bir ses duyulur, tatlı-ekşi bir şeyler dolaşır dilinizin üstünde. bu güzelliği gören gözlerinizle gurur duyar, bastığınız yerlerin ayaklarınızın altından ipek gibi kayıp gittiğini hissedersiniz.

sevgilim bütün dünyanın kalbi adına bakıyordu bana. bin dehlizli bir yeraltı şehrinden getirilmişti gözleri, onlarla kötü bir şey yapması mümkün değildi. dünyanın bütün ışıklı varlıklarının içinden sevgilimin gözlerini hemen seçerdiniz. gelişigüzel dağılmış otları bir bakışıyla şifalı hale getirir, değersiz taşları bir hazineye dönüştürebilirdi. sevgilim bunu öyle kolay yapardı ki, siz bütün bunlar olurken tek bir çıtırtı bile duymazdınız. her an söyleyecek sözü olan biriydi. şöyle demişti işte:

- günaydın."*




*: bedia ceylan güzelce, 1473

Hiç yorum yok: