26 Eylül 2010 Pazar

bir masada iki kişi: amnezi

çayından son bir yudum aldı, masaya bıraktığı fincanı parmak uçlarıyla ortaya doğru itti. bir süre camdan dışarı, belki de apansız bastıran yağmurda ıslanmamak için koşuşan insanlara baktı. bakışlarını oradan alıp az önce masanın ortasına doğru ittiği fincana verirken konuşmaya başladı:

- söylesene, beni hiç mi sevmedin?

- sevdim. 'haddinden fazla' sevdim.

- o zaman bu hale neden geldik?

- unuttum çünkü.

- bu kadar kısa sürede? yoksa, kara tahtaya bir elinle yazarken diğer elinle yazdıklarını silmek gibi bir çeşit bellek hastalığı mı senin ki? amnezi?

- insan sadece geçmişi unutmaz ki. bazan geleceği de unutur. eşikten adımınızı içeri atmaz, o köprünün üzerinden karşıya geçmezsiniz. an gelir, hayatınızda hep olacak sandığınız, olmasını istediğiniz birisi aniden olmayıverir.

*

hep olduğu gibi. benim unutmalarım daima böyle oldu...

Hiç yorum yok: