10 Mayıs 2023 Çarşamba

seçim değil, tercih

geçenlerde "siyaset konuşabilirim," demiştim ya, gelin siyaset konuşalım. ama önce, "yine mi siyaset?" diyecekleri bu tarafa alalım.

ve "gülle" değil futbolla başlayalım söze. hem de 'gül'ü siyaset gibi berbat bir konuyla kirlenmekten kurtarmış olalım.

bilirsiniz, takım tutmanın bir mantığı yoktur. bu yanıyla aşka benzetenler de vardır. ama "aşkın en yiğidi iki yıl sürer"se de takımından yüz çeviren taraftar nadirattandır. hayatlarındaki her şey değişebilir, aşkları, evlilikleri bitebilir, doğruları, gerçekleri, hatta inançları değişebilir ama ölene kadar aynı takımı tutarlar. o takım yüzünden sevinir, üzülür ve hatta kalp kırarlar. bazıları da taraftarı olduğu takım yenilince kendini sanata verir, yenilginin mahiyetine göre opera bestelemeye falan kalkar.

şimdi de, javier marías ve biraz "radikal'de futbol yazan f.d." hayaliyle biraz da "javier marías işi" olduğu için okuma listeme giren vahşiler ve duygusallar'ı analım.

güzel bir tesadüfle dünya kupası zamanlarına denk gelen hem hüzünlü hem öğretici hem de keyifli bir okumaydı. öyle ki, gününe denk gelirse, olası bir "javier marías üçlemesi"ne üçüncü sıradan dahil edebilirim.

orada, yıllardır farkında olduğum ama kelimelerini bulamadığım bir taraftarlık hâlini anlatır marías ve "nefret edenlerin birincil ihtiyacının nefret ettikleri tarafından aynı derecede nefret edildiklerine inanmaktır," der. böylece kendi tuhaf ve saçma nefretini aklayabilir, rakip takımın hiç olmamış annesini ve hiçbir zaman olmayacak bedenini arzu nesnesine dönüştürebilir.

dahası tuttuğu takımın, tıpkı diğerleri gibi sütten çıkmış ak kaşık olmadığını bildiği için taraftarı olduğu takıma o takımın güzelliğinden çok diğerlerinin kötülüğü ve çirkinliği nedeniyle bağlanır. bir bakıma, "benim takımım mükemmel futbol oynuyor, galibiyetleri hak ediyor" diye değil, "diğerleri daha kötü oynuyor, haksız galibiyetler alıyor" diye sadakat yeminleri eder.

tıpkı "bizi seçin" diyen politikacılar gibi. ben mi ıskalıyorum, yoksa göremeyecek kadar kör müyüm, bilmiyorum ama siyasette konuşulan tek şey "karşı-yaka"nın ne kadar kötü olduğu. hiçbiri "beni alın, çünkü ben güzelim," diyemiyor. tek diyebildikleri, "beni alın, çünkü diğerleri çirkin".

en azından bu konuda dürüstler. çünkü al birini vur ötekine. sahip oldukları tek artı karşısındakinin kusurları. saçma sapan beylik laflar dışında, bir tane bile duruş, yol haritası, çözüm göremiyorum. 

evet. düzen değişmeli. bütün kalbimle değişmesini istiyorum. ama bunu yapacak politika, eylem, fikir göremiyorum. dahası sadece aktörlerin değişeceğini, halk için, vatan için her şeyin aynı kalacağını hissediyorum.

sırf bu yüzden, ne zaman bu bahis açılsa bana sitem eden, beni suçlayan arkadaşlarıma dediğim gibi:

herhangi birine oy vererek vebal almaktansa hiçbirine oy vermeyerek vebal almayı tercih ediyorum.

1 yorum:

pelinpembesi dedi ki...

Tamamen aynı düşünüyorum!