22 Kasım 2022 Salı

bu defa son

yaklaşık bir ay önce "yaşamak"tan bahsedip, "hayatı güzelleştiren iki şey var," demiştim. javier marías'dan* cevap gecikmedi. mevzuya farklı açıdan yaklaşsa da kendisine haksız demek yanlış olur.

"hayatın en berbat taraflarından biri, herhangi bir şeyin son kez ne zaman yaşanacağını veya bizi heyecanlandıran bir şeyin ne zaman sona ereceğini neredeyse hiç bilememektedir. çıktıkları zamanda onların, bernhard veya benet'in son romanları olduğunu; hitchcock, ford, welles veya buñuel'in veda filmleri olduğunu bilmiyorduk. aşırı sık olarak sonuncusunun sonuncu olacağını bilememiş ve olay nihayete erdiğinde o ana kadar olanın yetmediği, o son demlerin tadını bilinçli olarak çıkaramadığımız hissine kapılmışızdır: ondan sonra dahasının olmayacağını bilseydik..."

evet, o soğuk ankara akşamında mithatpaşa caddesi boyunca akan topuk seslerinin son olduğunu bilseydim, elimde olmaksızın varolan artistliğimden de, şımarıklığımdan da taviz vermez ama "sakın gitme!" derdim.

"sen gidersen sınırlarımda kalamam, tekin değil karanlığım."


*: vahşiler ve duygusallar


2 yorum:

pelinpembesi dedi ki...

Son olduğunu bilsek bile bir çok şey için verilmiş değer değişir miydi? Sanmıyorum.Son olacağını bilmenin getirdiği depresyon, üzüntü, umutsuzluk yaratırdı benim için. Belki de doyasıya yaşamak, memnun kalmak diye bir şey yok. Bu dünya da güzel her şeyin yarım kalacağına, her an sona ereceğine dair inancım var. Çünkü tam tatmin olma bizi hedeften saptırır. 8bu tabi ki benim inancıma göre )
Marias'nın böyle bir romanı mı vardı, hemen okumalıyım!

verbumnonfacta dedi ki...

"son duygusu"nun can acıtan bir şey olduğu kesin. ama javier marías'ın işaret ettiği bir yaz yolculuğunda heybede kalan son ekmek ya da son su gibi geldi bana.

diğer türlü ben de bilmek istemezdim. bilsem o anın tadını çıkaramazdım. bence birçok şeyi güzel yapan o yarım kalmışlık hissi. zaten tatmin olmuş her hevesten sonra, "ee, n'oldu şimdi?" diye soran canlı türü değil midir insanoğlu?

roman değil bu. futbol üzerine yaklaşık otuz yıl önce yazılmış denemeler. ama nasıl da muhteşemler...