24 Temmuz 2022 Pazar

fark

"ama" üzerine daha önce de konuştuğumuzu hatırlıyorum. silgi olarak kullanabileceğimizi, dikkatli bakarsak kendisinden önce söylenenleri nasıl da silip attığını falan.

mesela, "tutkulu biri ama nerede duracağını bilmiyor," dediğimizde, duyguların en cazibelisi "tutku" buhar olup uçar ve geriye "nerede duracağını bilmeyen" biri kalır.

şimdi cümleciklerin yerini değiştirelim. hayata, olaylara, insanlara bakışımız da değişiyor değil mi? hem cümleyi hem bizi nasıl da kötümserlikten iyimserliğe taşıyor.

"bardak dolu" diyerek kendimizi kandırmadıktan sonra, bardağın yarısı boş değil dolu olsun artık. kaldı ki yanlış değil bu. boş bir iyimserlik de...

açıkçası, bu iyimserliğe ihtiyacımız olduğunu da düşünüyorum. "ama"ları doğru yere koymak da olayları, insanları, hayatı daha güzel görmeyi sağlayacak bence.

"nerede duracağını bilmiyor ama tutkulu biri," mesela.

biliyorum, "al başına belayı" vak'ası aynı zamanda. ama "hayat ne getirirse getirsin üstesinden gelecek kadar güçlüyüm" diyorsanız o kadarcık da olsun.

Hiç yorum yok: