1 Ağustos 2020 Cumartesi

yolda

tren ve otobüs yolculuklarında siz ne yaparsınız bilmem ama ben okumak yerine pencereden dışarıyı seyretmeyi tercih ederim. hatta, bir daha göremeyeceğim bir manzarayı ya da anı fırsatını bulduğum hâlde kaçırmaktan korkarım. bazan şahit olduklarımı bir daha göremeyecek olmak duygusu yolculuğun 'son-uç'una göre hüzünlere bile sebep olur içimde.

meselâ yaz ortasında, "gelip geçen şu yazı" özleyebilirim şimdiden. ya da "kış gelse de kar'ı okusam," derim. aklımdan, "karın sessizliği diye düşünüyordu otobüste şoförün hemen arkasında oturan adam. bu bir şiirin başlangıcı olsaydı içinde hissettiği şeye karın sessizliği derdi," diyen ilk cümleler geçerken.

ama uçak yolculukları öyle değildir. baştan sona okuyabilirim. öyle de yaparım çoğu zaman.

yine de yanımdan kitap ve defterimi eksik etmem. kitapsız yola çıkmak cebimde belli bir miktardan daha az para olması gibi gelir bana. huzursuz eder. evet, belli bir miktardan az. ve bunun yaşlanmak belirtisi olduğunu biliyorum.

defter ise, not alınacak bir şey olur diye. mutlaka olur. fotoğrafını çekmek ya da cep telefonunun notlar kısmına kaydetmektense yazmayı severim. el yazım dünyanın en güzel ikinci el yazısı çünkü. birincisi ise, en son, "düzeltme niyetine" kumsala yazılmıştır.

eğer yarım kalmış ya da okumak zorunda olduğum bir kitap yoksa, yol arkadaşımı deneme veya öykü kitaplarından seçerim. ki kitabın boşluklarında soluklanabileyim.

bir de misafir evlerinde herkesten önce uyanmak gibi bir lanetim var yanımdan hiç ayrılmayan. kitap, defter biraz da bunun için. herkes yakari değil ki, bana okuma odasına yatak yapsınlar.

bazan internetlerde takılır, cep telefonu ile oyalanır ama genellikle "kaynayan çaydanlığın mutfağa diktiği o kokulu ağacı"n dalları uyuduğum odaya ulaşana kadar kitap okurum ben de.

ne mi? bahar isyancıdır. üstelik, yeniden okumanın lezzetini azaltmak yerine çoğaltmasına ise hiç şaşırmıyorum.

2 yorum:

Denize Bakan Ev dedi ki...

Bu tam "çıkılmamış yol üzerine söylenmemiş söz" yazısı olmuş. Yollara çıkmayı ben çok severim de, misafir olmayı pek sevmem; kendimden bir iz, bir rahatsızlık vesilesi bırakmamak adına sevmem. Fakat yazar evlerine misafir olmayı çok severim; o kitaplarla dolu çalışma odalarında uyanmayı, odanın kendine has coğrafyasında bir an akşamın inişi midir, sabahın ayazı mıdır emin olamamayı, uykulu gözlerle kitaplıklarda gezinmeyi doğrusu bu ya severim :) O nedenle yazınız hoş bir tat bıraktı. Doğru anladıysam; iyi yolculuklar ve tatiller diyeyim.

verbumnonfacta dedi ki...

bu kırık dökük satırlar "çıkılmış, dönülmüş bir yol üzerine söylenmiş söz"lerdir artık. bayram bahaneydi. döndüm.

kendimi misafir gibi hissettiğim evlere misafir olmamayı tercih ediyorum. o evde hissettiğim duygu "ankara'dan abim gelmiş" tarzı değilse otelde kalırım daha iyi.

yazar ya da okur, sahibinin sıfatı ne olursa olsun bir kitaplığın önünde durup kitaplara bakmak en sevdiğim şeylerden biridir. çoğu zaman sözcüklerden daha çok şey söyler bana. yıllar evvel, hiç ummadığım bir kitaplıkta karşıma çıkan fransız teğmenin kadını gibi mesela...

dönmüş olsam da, teşekkürler. çok incesiniz.