"Tahta döşenmişse, hiç istisnasız her yer burcu burcu sakız kokardı tabii ve insan evin içinde geziniyorum diye sabahtan akşama dek sakız kokusu gibi gözüken derin bir ormanın uğultuları arasında gezinirdi. Zaman zaman elindeki işten başını kaldırıp azıcık dikkat etse, bu uğultuların içinde bol güneşli yamaçların yeşilliğini bile görebilirdi hatta; yamaçları tırmanıp giden ıslık inceliğindeki patikaları, bu patikalara inmiş bulutları, sağda solda çınlayan börtü böcek seslerini ve bu seslerin gerisinde nemli bir uzaklık hâlinde duran çalılıklarla çalılıkların dibindeki sessizlikleri bile görebilirdi. Rüzgârın kabuklarda yırtılışını bile, sonra... Çakılları, taşları ve ıssızlıklarıyla birlikte derelerin rüzgâra kapılıp tepetaklak savruluşunu bile. Ya da ne bileyim, yer değiştiren gölgelerin gürültüsünü, kayalıklarda kayalık gibi parlayan güneşin sıcaklığını ve kıyıda köşede kalmış küçük bitkilerin fısıltılarını bile..."*
*: hasan ali toptaş, gecenin gecesi - yatak
*: hasan ali toptaş, gecenin gecesi - yatak
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder