5 Aralık 2017 Salı

şehvet

bu kelimeyi severim. gücünü 'ş' ve 'h'den alan muhteşem bir fonetiği vardır. bir sırrı fısıldar gibidir. durgun göl üzerinde gezinen sis gibi. muhatabınızın dudağına bulaşmış reçele benzer. elbette vişne, elbette az önce minik bir ekmek parçasına kendi ellerinizle sürmüşsünüzdür.

'ş' ve 'h'yi aşıp kelimenin sonuna yani 't'ye vardığınızda, yani dudaklarınız gerilip dişleriniz birbirine temas ettiğinde, mutfak penceresinin camını ya da banyo aynasını örten buğuda o ana kendini zor zapt etmiş bir damla uçuruma atlarcasına eğri büğrü bir yola çıkmıştır sanki.

sadece kelimeyi değil kelimenin fethettiği ülkeyi de sınır boylarına kadar severim. mesela, masanın üzerinden uzanıp reçel bulaşığını ortadan kaldırmayı. bir an mahremiyetinize dahil biriyle yemek yaptığınızı düşünün. mutfak tezgahının önünde sağa sola hareket ederken insanın elinde olmayan dokunuşları ya da elinde olanları...

bunlar elbette durup dururken aklıma gelmedi. bir reklam yüzünden oldu ne olduysa. nefesimi tutarak izledim diyeceğim ama nefesim kesilmiş de olabilir. çünkü son dönemde rastladığım en şehvetli şeyle karşılaşmıştım. renk seçimi, konusu, fon müziği ile komple.

bu uyum karşısında reklamcıların tuzağına düşmemek mümkün mü? hatta bence kült ne demekse onun sözlükteki karşılığı olan the big lebowski'nin sevdiğim bir cümlesini bozarak söylersem "lanet olası reklamcılar. bu adamlar işini biliyor dostum." bile dedim.

her bir sahnesini ayrı sevdim. en çok sevdiğim yer ise paralel koşma sahnesi oldu. hayır, bana asansör dedirtemezsiniz.

led zeppelin harikası whole lotte love, benim dediğim şarkılardandı ama ilk defa bu kadar yerini bulmuştu. hatta nina persson'a ihanet etmiş bile olabilirim.

sonra yağmur altında scarlett johansson ve jonathan rhys meyers'i, pencerenin önüne kar dökülürken jennifer jopez ve george clooney'yi, atonement'in gölgeye sığınmış loş kütüphanesini, karpuz kabuğundan gemiler yapmak'ın cevizlerini andım.

pardon, bir reklam yüzünden oldu ne olduysa, demiştim değil mi? evet, reklam.

Hiç yorum yok: