12 Temmuz 2014 Cumartesi

fil tuzağı

hayvanların ne kadar tutucu olduğu ve alışkanlıklarına bağlılıkları bilinen bir şeydir. göç zamanları ve yolları, yaşam alanları, beslenme biçimleri...

ölmek için bile aynı yere yürüyen filler için de öyle. alışkanlıklarına sıkı sıkıya bağlı bu hayvanlar, beslenmeye ya da suya giderken daima aynı güzergâhı kullanır. bu da onları avlamak isteyen avcıların işini oldukça kolaylaştırır.

önce güzergâh üzerindeki uygun bir yerde, bir fil düştüğünde çıkamayacak kadar derin bir çukur kazarlar. ardından üstünü kamışlarla örter, üzerine serptikleri toprakla kamufle ederler. bu tuzağa genellikle en büyük ve en güçlü fil, yani liderleri düşer. çünkü önde onlar olur. ama bunun konumuzla bir alakası yok.

fil tuzağa düştükten sonra siyah giysiler giymiş avcılar dayanabildiği sürece fili aç bırakır, şiddet uygular ve eziyet eder. günlerce aç ve susuz kalan ve hırçınlaşan file, bu defa beyaz giysiler giyerek, sevdiği yiyeceklerden verir, okşar ve gönlünü kazanırlar.

bir süre sonra da çukurun önünü kazıp düzelterek hırçınlığı geçen fili çukurdan çıkartırlar. fil ise bir zamanlar siyah giysiler giydiğini bilmediği beyaz giysili sahiplerini kurtarıcı olarak benimsemiştir artık. bundan böyle ''sahip'' ne derse onu yapacaktır.

*

şimdi, filin yerine kendimizi, avcıların yerine politikacıları koyalım ve metni yeniden okuyalım.

galiba bu yüzden siyaset ve siyasetçilerden uzak duruşum, onları sevmeyişim.

Hiç yorum yok: