burada bir kaç gündür tadilat var. boya işleri falan. bu masanın başına oturmuş, bir yandan pencerenin yıllardır sadece mevsimler nedeniyle değişen manzarasını seyrediyor bir yandan da bilgisayara kayıtlı bir dosyadan müzik dinliyorum.
radyo tadında, her türden müzik barındıran bir dosya: amy winehouse'dan cem karaca'ya, whisky'den the mamas and the papas'a, händel'den metallica'ya...
karışık değil karmakarışık.
çoğu zaman müziği duymuyorum bile. müzik biraz da beni başka bir odaya alsın diye çünkü. bir ara, çalan şarkıyı mırıldandığımı fark ettim. üstelik yalnız değildim: dertler derya olmuş ben de bir sandal...
ben sustum, tatvanlı salih usta devam etti. çünkü onun sesi daha güzel. salih usta söyledi, ben düşündüm...
yükseliş koleji'nin spor salonundaki binlerce kişiyi ruhdaşı kabul ederek neşet ertaş dinleyen adam. chris isaak konserine giden yolda saçlarındaki seyrelmeye aldırmadan saçlarını geriye tarayan elli yaşındaki uzun favorili adamları gördükçe farkında olmadan adımları hızlanan adam. saklıkent'te üzerindeki renkli giysilere rağmen siyah tişört, siyah pantolon ve siyah bot üniformalı bir orduyla aynı cepheye koşan adam. iftar sofrasının peşi sıra bir mevlidhanın sesine tutunup göğün katlarını tırmanan adam. ve az önce tatvanlı salih usta'yla beraber ibrahim tatlıses'e eşlik eden adam.
hangisi benim?
bir yere ait olmayı reddettiğim gün mü doğdu bu çoğul ruh? yoksa o red, çoğul ruhun bir tezahürü mü?
sonra şarkı sustu. salih usta sustu. mikrofona birsen tezer geldi. değirmenler'e başladı. mikrofona biraz daha yaklaştı.
ben de sustum.
radyo tadında, her türden müzik barındıran bir dosya: amy winehouse'dan cem karaca'ya, whisky'den the mamas and the papas'a, händel'den metallica'ya...
karışık değil karmakarışık.
çoğu zaman müziği duymuyorum bile. müzik biraz da beni başka bir odaya alsın diye çünkü. bir ara, çalan şarkıyı mırıldandığımı fark ettim. üstelik yalnız değildim: dertler derya olmuş ben de bir sandal...
ben sustum, tatvanlı salih usta devam etti. çünkü onun sesi daha güzel. salih usta söyledi, ben düşündüm...
yükseliş koleji'nin spor salonundaki binlerce kişiyi ruhdaşı kabul ederek neşet ertaş dinleyen adam. chris isaak konserine giden yolda saçlarındaki seyrelmeye aldırmadan saçlarını geriye tarayan elli yaşındaki uzun favorili adamları gördükçe farkında olmadan adımları hızlanan adam. saklıkent'te üzerindeki renkli giysilere rağmen siyah tişört, siyah pantolon ve siyah bot üniformalı bir orduyla aynı cepheye koşan adam. iftar sofrasının peşi sıra bir mevlidhanın sesine tutunup göğün katlarını tırmanan adam. ve az önce tatvanlı salih usta'yla beraber ibrahim tatlıses'e eşlik eden adam.
hangisi benim?
bir yere ait olmayı reddettiğim gün mü doğdu bu çoğul ruh? yoksa o red, çoğul ruhun bir tezahürü mü?
sonra şarkı sustu. salih usta sustu. mikrofona birsen tezer geldi. değirmenler'e başladı. mikrofona biraz daha yaklaştı.
ben de sustum.
(devam edebilir...)
6 yorum:
çoğul ruh , ne güzel tanımlamışsınız. hep hissettiğim, hangisiyim dediğim, çoğu zaman tezatlıklar içinde olmama neden olan, huzursuz yapan..kendimde de bulduğumdan yakın geldi. illa bir tarafta mı olmak lazım, kalıplara ait olmak mı lazım bilmiyorum.
içinde olduğum çelişki ya da tezattan korkmadım. ama bunun "olmamış olmak" olması büyük korkum.
hâl böyle olunca, "ben kimim?" sorusuna verilebilecek "benim ben"den daha okkalı cevabım yok.
Selam vnf,
"Çile" şiiriyle bir soru:
"Lûgat, bir isim ver bana halimden;
Herkesin bildiği dilden bir isim!
Eski esvaplarım, tutun elimden;
Aynalar, söyleyin bana, ben kimim?"
Cevap... Hımm... Cevap yok. Cevap yerine... Bakınız... Yasal Uyarı:
"bu ben, ben değilim.
bu yüzden beni bu işe karıştırmayın."
:)
doğru "yorum"a ne denir?
hem de iki defa doğru...
etsin lütfen...
edecek gibi görünüyor.
Yorum Gönder