5 Aralık 2013 Perşembe

kısa kısa - on bir

* açılış parçası yine var ve "günün sorusu" olabilecek sorular ihtiva ediyor: "daldan dala kondun yeter yorulmadın mı?/ aşka akan nehir gibi durulmadın mı?/ benim derdim yalnız sensin anlamadın mı?/ ey aşk bana geldin yare uğramadın mı?"

hüseyin kağıt "leyla mecnun aşk görsün" diyor, vnf ise videonun iki dakika otuzuncu saniyesinden sonrası için sorumluluk kabul etmiyor.

* soru(n): sahi senin gözlerin ne renkti?

* kulaklara küpe bir mutfak eleştirisi: o kadar tereyağını bana koysan ben de güzel olurum.

* "evden kaçmak için yolu geçmeyi/ yapsa yapsa bir çocuk yapar./ çocuk değil ki artık/ bütün gün sokaklarda sürten bu adam/ üstelik evden de kaçmıyor. (cesare pavese, çalışmak yorar)"

* "'şu kapıyı açın,' tümcesini evde söylemek ile ıssız bir ovada söylemek aynı şey değildir. (paul valery, imge ve sanrı)"

* hiç kimse ahmet kaya ve attila ilhan kadar yakışmamıştır birbirine... bkz: an gelir.

* "ahmet kaya şarkılarını çok seviyorum ama kendisinden hazzetmiyorum," diye, bir seçenek olduğunun farkındasınız değil mi?

* tanrım, bugün koşu yolundaki saçını at kuyruğu yapmış nisa taifesi için çok teşekkür ederim. hayır, sadece at kuyruğu yapmış olanlar.

* "göğün susması ağırdır kâinata/sesimi kıyından çekiyorum/ bir ömre bir yara yeter (elif nuray, bir ömre bir yara)"

* "(türkçe)... öyle bir dildir ki, 'eş' ile 'eşsiz' arasında yüz elli dört kelime vardır. (ibrahim tenekeci)"

* pek kıymetli nisa tayfası, bu ara giydiğiniz geyikli taytlar var ya, onları beş yaşında da giyiyordunuz. üstelik hâlâ çok çirkinler. arz ederim.

* "yapman gereken şu: dünyayı, güneşi ve hayvanları sev, zenginliklerden uzak dur, isteyen herkese yardım elini uzat, aptalları ve delileri savun, gelirini ve iş gücünü başkalarına ada, zalimlerden nefret et, tanrı konusunda tartışma, insanlara sabır ve hoşgörü göster, bilinen ya da bilinmeyen hiçbir şeye, hiçbir adama ya da adamlara şapka çıkartma... okulda, kilisede ya da bir kitapta anlatılanların hepsini gözden geçir, ruhuna hakaret eden şeyleri defet. işte o zaman varlığın muhteşem bir şiire dönüşür. (walt whitman, ahmet mümtaz taylan'ın "üzümden çok sevmek" başlıklı gazete yazısından)"

* "neyi niçin aradığını önceden bilemiyorsan, hiçbir yerde, hiçbir şeyi bulamazsın. yanıldığının ispatını bile.(kemal tahir)"

* başar başarır yeni hikaye kitabı teklifinizle ilgilenmiyorum üzerine sibel oral'la  konuşurken: aslında kaldığımız her gün yeni bir sınav veriyoruz. insanın kendisiyle olan tehlikeli hesaplaşması, evet sizin dediğiniz o yüzleşme lazımdır insana. sonra da başka kimseyi suçlamadan, verdiği kararların, seçtiği hayatın arkasında mertçe duran bir kişilik. yaptıklarından değil, sadece yapmadıklarından pişman olan... ben mi? ne gideni ayıplarım, ne de kalanı. sadece aklından geçenleri kendine bile itiraf edemeyene üzülürüm. bir yalan dünyada, kendini bilmeden yaşıyor demektir çünkü o. 

* ekmek arası bir şey yemek istediğimde sadece "arası"ndakini yemek istemiyorum ki. ekmek de yemek istiyorum. hatta en çok ekmek yemek istiyorum. lütfen malzemesi bol olsun diye çırpınmayın. hele de ekmeğin içini asla almayın. "çift kaşarlı" tost saçmalığına ise hiç girmiyorum.

* bu sene son defa istanbul'a konuk olan "wta sezon sonu şampiyonası"nda serena williams finalde li na'yı iki-bir yenerek ünvanı korudu. bu galibiyet aynı zamanda serena williams'ın bu sezonki yetmiş sekizinci galibiyetiydi. bu sezon sadece dört defa yenilen serena, böylece steffi graf'ın ardından (bin dokuz yüz seksen dokuz: yetmiş beş galibiyet - iki mağlubiyet), tüm zamanların en iyi ikinci sezonunu yaşadı.

* ünvanını koruyan bir başka isim de novak djokovic'ti. sırp raket, londra'daki "atp sezon sonu şampiyonası'nda rafael nadal'ı iki set sonunda yenerek yenilgisiz şampiyon oldu. iyi aile çocuğu, ailemizin tenisçisi federer ise, yarı finalde djokoviç'e yenilerek kabus sezona nokta koydu. üstelik sezonu değerlendiren bir yazının da dediği gibi "şu ara isviçre'nin en iyi tenis oynayan oyuncusu federer olmayabilir." çünkü vatandaşı stanislas wawrinka bu sezon ışıl ışıldı. ve tek el backhandle yaptı bunu.

* mehmet murat terkettiği şiirlerden birini yüksek sesle söylüyor:

"bir kış gecesi bocalarken bunaltılar arasında
ve de güneşlenmek hakkımızdı sisyphosun kayasında"
(terkedilmeseydi ilhan berk'e ithaf edilecekti)

* nazan bekiroğlu'nun gazete yazılarını "deneme" başlığı altında yayınlamak büyük bir haksızlık. en çok da, sevgilim ihanet ve son için güzelleme başlıklı denemelerine.

* iki bin on üç bitti bitecek.

* ve "seneye görüşürüz," şakasını yapacak biri mutlaka çıkacak.

Hiç yorum yok: