11 Mart 2010 Perşembe

küpe dedim de...

o zamanlar bildiklerimin hayat karşısında bir değerinin olmadığını bilemeyecek kadar gençtim.

bir-iki formül, biraz yaşa(n)mışlık, bir kaç kitap ve film...

*

bana bir şeyler anlatmış, ardından bir şey söyleyeyim diye yüzüme bakmıştı. nereden olduğunu bilmiyorum, belki de yukarıda saydığım el kadar toplamdan cesaret bularak öğretmen sesimle konuştum.

bir süre daha susmaya devam etti. sonra, "teşekkür ederim," dedi. "bu hayat dersi için teşekkür ederim ama, ben küpe yerine kiraz takarım kulağıma..."

şaşkındım: boyumun ölçüsünü daha çok sanıyordum.

hayrandım: nereden bulup çıkarmıştı o kelimeleri?

yani ağzım bir karış açık.

*

günlerce kaldırım tezgahlarından pahallı mağazalara kadar gittiğim her yerde kiraz şeklinde küpeler aradım. ve bir gün buldum. paket yapılmasına bile izin vermeden avucumda küpelerle ona koştum. karşısında durup hiçbir şey demeden sadece avucumu açtım.

sonra...

sonrası mahrem.

*

çünkü, kiraz mevsimiydi. ve sait faik çok haklıydı.




meraklısı için not: yüksek matematik konusu teoremler dışında sanırım bütün matematik problemlerini çözebilirim. bazan aynaya baktığımda yaşlı bir adam görecek kadar çok şey yaşadım. binlerce kitap okuyup bir o kadar da film izledim.

ama bildiklerimin hayat karşısında bir değerinin olmadığını artık biliyorum.

Hiç yorum yok: