7 Ocak 2024 Pazar

zeyl ya da iki hırka daha

bir oğlunu daha toprağa veren ciritçi abdullah, evladından uzun yaşamış bir babanın tartıya gelmez acısıyla bozkırı aşmaya, kendini unutmaya çalışırken hatırlamıştım mecnun'un ev içlerinde giydiği hırkayı.

*
ama iki hırka daha var ki, bahsetmeden olmaz.

itiraf ediyorum: ikisi de kendini dayattı. belki de hırka bahsi eksik kalmasın diye zihnimin kapısından, kalbimin pencere önünden ayrılmadılar.

*

ilki, kült ne demekse onun içimdeki karşılığı olan filmden, the big lebowski (1998) filminden.

kendi hâlinde takılmaktan başka bir iş yapmayan, her şeyin başlangıcında, olayların merkezinde olmasına rağmen sanılanın aksine filme adını bile vermeyen 'the dude' jeffrey lebowski'nin hırkası.

bir sürü lebowskifest'ten sonra en son iki bin on yedi martında, john goodman şöhretler kaldırımında yerini alırken görüldü. jeff bridges, the big lebowski'de walter sobchak karakterini de canlandıran john goodman'ı üzerinde ikonik hırkası ile onurlandırdı.

ikincisi ise, babamın montu kadar olmasa da kişisel bir hikâye.

hiçbir zaman saklamadığım bir hayalde adı gibi dergâh yayınevinin cümle kapısından girip mustafa kutlu'nun elini öpmek, çayını içmek isterim. bu hiçbir zaman gerçekleşmedi. ne onun -artık hacı- ellerini öptüm ne çayını içtim. biraz yolum oraya düşmediği biraz da okuru olmak yettiği için hayal olarak kaldı.

başkasının yalancısı olduğum bir hikâyede, eskimeye yüz tutmuş bir hırka sadece onun oturduğu koltuğu değil yayınevini ve bütün bir coğrafyayı koruyup kolluyor.

ben de, o hırkanın hayatımızdan eksilmeyen varlığıyla ve belki de gerçekleşmeyecek bir hayalle avunuyorum.

Hiç yorum yok: