11 Ocak 2024 Perşembe

teşekkürler, geç de olsa

"ilginize teşekkür ederim."

(bu geç 'teşekkür'ü sonra konuşacağız. ya da aradakileri atlayıp sona gidebilirsiniz.)

*

alper canıgüz'ün çok sevdiğim ve zaman zaman tekrar ettiğim cümlesini bozarak söylersem; tutkularım da güçlü benim, iradem de.

babamdan bana tevarüs eden özelliklerden biri de irade bence. babam bir konuda karar alır, sonuna kadar arkasında dururdu. galiba ben de öyleyim.

hayır, bu değil. aynı şeyi başka söylemek istiyorum: ben babamın oğluyum.

belki de bunun güveniyle doğal sınırlarım dışında kendime kural koymam. çünkü, üstesinden gelirim. "hayat ne getirirse getirsin üstesinden gelirim" diyecek kadar hem de.

iki şey müstesna: bilgisayar oyunları ve plak koleksiyonu.

çünkü ikisinin de sınırı olmadığını, olur da bu iki kuyudan birine düşersem kişilik özelliklerimden dolayı ikisinden de çıkamayacağımı biliyorum. bu nedenle başlayıp da bırakmaya çabalamak yerine elimi bile sürmedim. yani en başta sahip olmakla övündüğüm iradeyi bırakmak yerine başlamamakta gösterdim.

evet, anladınız. neşet ertaş'ın öldürme beni 45liğine duyduğum ilgi koleksiyonu genişletme ya da tamamlama arzusu değildi. o plağa sahip bir kadının vaadettiği manzarada başım dönsün istedim.

kaldı ki, sadece düğmeler ve kopçalar bahsinde değil uçuruma düşmekte de mahirim ben.

gördünüz: bir baş dönmesi için ne yiğitler diz çöküyor ya rab!

*

'teşekkür'e gelince.

zaman zaman burada bazı şeylerin reklamını yapıp karşılığında yüz dolar aldığımı biliyorsunuz. sabit fiyat bu. ürünün ne olduğuna bakmıyorum.

karbon salınımı, doğal ürün kullanılması, çevre kirliliği, az gelişmiş bir ülkedeki çocuk işçinin aylık ücreti, o ürünü alacak banka hesabı kabarık az gelişmişin kimliği ya da parasını helal yoldan kazanıp kazanmadığı, o haram paranın hangi aşağılık insan grubuna fayda sağlayacağı umrumda bile değil.

önemli olan yüz dolar. ne eksik ne fazla. yüz.

sahaf bir arkadaşım... ki, kendisi bir eşi öykücüde olan (evet, ben hediye etmiştim) korsan yayından çıkma bir yağmur köpeği- tom waits'i kişisel kütüphanesinden çıkarıp bana hediye etmiştir. şikayet olmasın da'yı bana ilk o dinletmiştir. nurullah abiyi tanımama vesile olmuştur.

ne diyordum? sahaf bir arkadaşım nereden bulduysa eline bir tır dolusu öldürme beni 45liği geçmiş. b yüzünde, sen benimsin ben senin ile komple.

"duruma bi' el atar mısın?" dedi. sonra da olaylar gelişti. yirmi dört saat içinde bütün plaklar satın alınmış ve imha edilmiş.

dükkanı açar açmaz iyi giyimli, zarafetini doğduğu günden bu yana kendisiyleymiş gibi yanında taşıyan bir kadın gelmiş ve imha edilmek koşuluyla bütün plakları satın almış. üstelik bunu kendisi için yapmıyormuş.

"hiç mi kalmadı?" diye sordum.

hiç kalmamış...

Hiç yorum yok: