14 Ağustos 2022 Pazar

beterin beteri

salman rushdie adını twitterda 'gündemdekiler' başlığı altında görünce heyecanlandım. "yeni bir kitap galiba?" dedim. çünkü daima iyimser biri oldum ben. kronik iyimser hem de.

işin aslını astarını öğrenene kadar "yine mi nobel tartışmaları"ndan, "umarım o da ölmemiştir, bu ara çok kayıp verdik"e adım adım gelmiştim.

nobel için erken olduğunu biliyorum ama bunun bir uzun, bir de kısa aday listesi oluyor ya, uzunu açıklandı ya da bahis şirketleri oranları yeniledi sandım. elbette ölmesini istemem, her sevdiğim yazar gibi onun da daha çok yazmasını istiyorum çünkü.

ama beterin beteri varmış. hayat bu. her defasında daha kötüsü olamaz deriz ama o daha kötüsünü bir yerlerden bulup çıkarır. hem de hiç akla gelmeyeni, en olmadık zamanda.

salman rushdie edebiyatını utanç'tan başlayarak tamam edeli neredeyse on yıl oluyor. kalemini, zekasını, entelektüel yanını, ve esprili dilini sevdiğimi söyleyebilirim. sivri bir dili olduğunu inkar edemem ama bir müslüman ve müslüman ölmek isteyen biri olarak okuduğum tek bir satır yüzünden bile ona kırılmadım, öfkelenmedim.

sadece, ingiliz olmaya çalışan bir hintli gibi verdiği fotoğrafları(!), romanlarını oryantalist bakış açısıyla, başka bir deyişle bir batılının baktığında gördüğü gibi yazmasını eleştirdim. kaldı ki, onu hintli bir yazar gibi değil de doğu masallarını, öğretileri ve dinlerini iyi bilen batılı bir yazar olarak okudum onu.

nasıl geceyarısı çocukları ile hindistan'ın, utanç ile pakistan'ın nefret objesine dönüşmesini anlamadıysam şeytan ayetleri'ne verilen iran merkezli tepkiyi de anlamadım. anlayabileceğimi de sanmıyorum.

okuduğum metinlerde ne bir alay, ne bir saygısızlık vardı. benim gördüğüm suret yasağına uymayan bir ressamdı sadece. kaldı ki, islam peygamberinin güzelliğini söyleyen her resme varım ben.

vaktinde iran'dan çıkan fetvanın da bir işgüzarlık olduğunu düşünüyorum. ayetullah humeyni andy warhol'un vaat ettiği on beş dakikaya talip olmuş, sonra vazgeçtim diyememiş gibi gelir bana. siyasi varlık, söz sahibi ülke imajı için iyi bir fırsattı ne de olsa.

zamanla unutulup gitti ama. humeyni ölünce fetvanın yürürlükten kalktığı ilan edildi. rushdie, o günlerde kullandığı joseph anton isminden yola çıkarak joseph anton: a memoir adlı bir anlatı yazdı.

ve salağın biri yıllar sonra, -muhtemelen- yazdıklarından dolayı ona saldırdı.

dilerim sağlığına kavuşur. bu sadece sevdiğim bir yazar olduğu için değil insanların fikirlerinden dolayı ölmeyi hak etmediğine inandığım için. motivasyonu ne olursa olsun saldıran aptal da bunun bedelini en ağır şekilde öder.

Hiç yorum yok: