22 Ekim 2019 Salı

güzellik

o zaman yirmili yaşlardaydık. okul bitmiş, yerine iş diyebileceğimiz meşguliyetlerimiz var. tam da hayata karışmak ve kaybolmak adlı ülkelerin sınır boylarındayız. üniversite günlerini anmak, hâlâ ders asma hakkımız olduğu zamanları hatırlamak için şartlar müsait yani.

"çok güzeldi," diyor, üniversitedeki sevgilisini anlatırken. belki gövdesi biraz kalınlaşmaya başlamış, kravatı aşağıya inerken göbeğinde bir süre oyalanıyor ama yakışıklı. ağzı da iyi laf yapıyor. doğrusu, şaşırmıyorum. kadınlar karşısında küçük bir fırsat bulduğunda onu başarıyla değerlendiren erkeklerden o.

"şaşırmadım," diyorum, biraz da anlatmaya devam etsin diye.

"o kadar güzeldi ki, ne zaman bir mekana girsek, o girdikten sonra içeri girerdim. çünkü içeridekilerin bu güzelliğin yanındaki kim diye merak etmeleri ve ben içeri girince bakışların bana çevrilmesi hoşuma giderdi."

sonra dalıp gitti. dalıp gitmeden önce, "o da güzeldi," dediğimi duymuş mudur bilmiyorum ama önemi yok. gerisine içimden devam ettim çünkü.

"o kadar güzeldi ki, benim gördüğümü onlar da görüyor mu diye insanların yüzlerine bakardım. görüyorlardı. hatta, hayal gördüklerini sanıp emin olmak için bir defa daha bakarlardı."

Hiç yorum yok: