8 Ağustos 2018 Çarşamba

şimdi

insanların yanılgılarından biri de, aynı zamanı ve mekanı paylaştıkları diğer insanlarla aynı 'an'da, başka bir deyişle ortak bir 'şimdi'de var olduklarını sanmalarıdır.

bu düşünceye bu sabah birden bire, az önce fırından aldığım sıcak ekmeğin insafsızca kopardığım ucunu yerken vardım. bir yandan da birazdan yiyeceğim üç yumurtayı düşünüyordum. evet, üç. üstelik sahanda ve tereyağlı. çünkü ne zaman koştuğum mesafeyi ve koşu tempomu beğenirsem kendimi ödüllendiririm.

ilham gibi bir cümle sayıkladım. sayıkladım diyorum çünkü uyku ile uyanıklık arasında bir an gibiydi. "şimdi geçmişten yapılıyor." sonra devam ettim; "ne kadar geçmiş varsa o kadar da şimdi var."

gün batımlarını düşünün. daha doğrusu denize karşı bir çay bahçesinde ufku tutuşturan gün batımını seyreden insanları düşünün. dışarıdan baktığımızda gözümüzün önünde olmaları nedeniyle aynı "şimdi'de yaşadıklarını varsayarız. ama o an sevgilisinin elini tutan üniversiteli gençle balıkçı kocası böyle bir gün batımında denize açılan ve bir daha dönmeyen kadının hissettikleri, dolayısıyla o 'an'ı, yani 'şimdi'si aynı olabilir mi? ya da her gün batımında çocukken okuduğu red kit çizgi romanlarını ve her maceranın sonunda atını gün batımına süren red kit'i hatırlayan kadınla böyle bir gün batımına karşı artık hayatta olmayan babasıyla uzun uzun ebeveyn olmaktan konuşmuş bir oğulun 'şimdi'si aynı olabilir mi?

başka bir deyişle, o an gözümüzün önünde olmaları ya da saatlerinin aynı zamanı ölçmesi aynı 'şimdi' içerisinde yaşadıklarının garanti değildir.

bunu da, aynı 'şimdi'de olmanın benzer geçmişi işaret ettiği ve 'bir' olabilmek için önemli bir adım olan nesneye bakınca aynı şeyi görmenin ilk adımı olarak okuyabiliriz.

Hiç yorum yok: