21 Kasım 2014 Cuma

günün sorusu: ayrılık

iki insan ayrılınca bütün o hatıralar ve hayaller ne oluyor? uzayın sonsuzluğunda mı kayboluyor, "bir sana bir bana," diyerek her iki tarafa taksim mi ediliyor?

3 yorum:

Zelda Capulet dedi ki...

ne güzel soru..

Min'el Lâ dedi ki...

"ne güzel soru.." diyerek verilebilecek en güzel cevabın sahibi Zelda Capulet beni affetsin. Bir şeyler diyeceğim:

Radyo açıkken yüksek sesle eşlik ettiğimiz şarkıların akıbetine benziyor olabilir. Bilirsiniz işte. Sözse söz, makamsa makam... tastamam söyleriz hani. Derken yayın gider ve o anda bildiğimiz her şeyi unutmuşuz gibi bir duraklama hali, bir şaşkınlık... Az evvel aynı şarkıyı tereddütsüz söyleyen başka biri miydi?

İlk vurgunun etkisi geçtiğinde -ben diyeyim alışkanlık, siz deyin yenilmeye direnmek (demezsiniz ya, neyse.) - bilmediğimiz yerleri uydurmaya başlarız önce. Yer yer başı doğru olsa sonunu tutturamadığımız sözcükler... Bir yerden sonra o da fayda etmez. Ağzımızla müziğe eşlik etmeler, çiçeği sulamak, masanın üstündeki kırıntıları parmak uçlarımızla toplamak... vakit kazanmanın türlü halleri işte.

Anılar da tıpkı bu eşikte durma hali gibi başına gelecekleri beklemeye başlıyor olabilir. Seslerin, sözlerin, görüntülerin, kokuların arasına hava kabarcıkları girer önce. Sonra dilimiz küsuratları bir üst sayıya tamamlar ve evet, uydurmaya başlarız. Zaman içinde öbür yarısını özleyen yırtık fotoğraflar gibi içimize doğru kıvrılırız hani. İşte o girdapta oturup gülümsemek gibisi yok. Belki uydurduklarımızı gerçekte olanla karıştırmaya başlarız ama yeniden yazmak, tamamen kaybetmekten iyidir. Ama eksik ama fazla, hatırlamak güzel şey.

Tam "alıştım yokluğuna" derken sendeliyor musun sen de benim gibi Düzeltiyorlar mı uykunu böyle hafifçe?Uyanıyor musun sanmalarından?

Güzel!


Zelda Capulet dedi ki...

cuma akşamı, ben hala ofiste çalışıyorum ve bana çalışırken "unutulmaz yeşilçam şarkıları" eşlik ediyor. soru güzel, bir o kadar da zor; hele 50'ye bu kadar yaklaşmışken... ve ben en çok kokularla hatırlamayı seviyorum galiba.