7 Şubat 2014 Cuma

kısa kısa - on iki

* "bir ankara havası"ndan ve yaşadığı zamandan sıkılanlar için kurtuluş söylüyor: istanbul sokakları... biraz nostalji biraz tebdil-i metropol.

* dilimlenmiş ekmekle sahanda yumurta yenilmez.

* muhteşem gatsby'nin anlatıcısı nick, üçüncü bölümün sonunda, "herkes kendinde büyük erdemlerden en az birinin olduğunu varsayar," der. bence bu cümle hatalıdır. çünkü, her insan büyük erdemlerin tamamının kendisinde olduğunu varsayar.

* "yeniden büyütür mü annem beni/ benim istediğim gibi (aykut nasip kelebek)"

* mülevves: 1. sıfat kirli, pis 2. karışık, düzensiz (tdk)

* tüketilen her deneyim ruhu köreltirken vicdanı da yok ediyor.

* ot dergisinin okurlarına yeni yıl armağanı olan ve dergilerin arasına karışık konulan takvimlerden biri neşet ertaş'lıydı. onu bulayım diye bayideki bütün dergileri karıştırmıştım. ama değdi. o bozkır sarısı takvim şimdi arkamdaki duvarda ve fotoğrafın sol üst köşesine yazılmış "ben sana blues dinleme demiyorum/ sazını dinle blues'unu yine dinlersin," diyen avereler alıntısını en az takvim kadar seviyorum.

* turgut uyar, bir john gordon davies mısraından şiir yapıyor: "insan en çok sabahları arar sevdiği kadını"/ diyor birisi, katılıyorum o sabahlara... ben de!

* "kendi zamanında kaybolur insan/ başkalarının yıkıntıları arasında gezerken (murtahan mungan, geyikler lanetler)"

* karanfil elden ele gibi: "hayatına bir sürü insan girer ve çıkar! binlercesi! girebilsinler diye kapıyı açık tutman gereklidir! ama bu aynı zamanda gitmelerine izin vermek de demektir. (jonathan safran foer, aşırı gürültülü ve inanılmaz yakın)"

* dumankara'da deyişler geçidi: "bu saatten sonra her havaya oynamam ben.", "görgülü evden kız alırsın katır tırnağı kadar soğan doğrar." ve biraz kemal tahir etkisi; "
ne aradığını bilmeyen, bulduğunu anlamıyo işte."

* "hareket halindeki şey ne ne bulunduğu mekândadır ne de bulunmadığı mekânda. (elealı zenon)"

* iki bin on üç yılı altın top ödülünü kazanan christiano ronaldo'yu takdir eder ama o kadar sevmezdim. "insanlar benim kendim ve para için oynadığımı söylüyor. oysa ki ben, babam benimle gurur duysun diye oynuyorum," dediğini duyduğumdan bu yana seviyorum da. kaldı ki, bu cümleyi kim söylese severim.

* hiç acımam, buz gibi soğurum.

* "vaktinde sadece güzel olduğu için evlenilmiş kadın hüznü" diye bir şey var. o kadınlar ki, otuz yaş civarındadır. bir ya da bir kaç çocuğa annedir ve güzellikleri geride kaldığı için kocaları onları artık beğenmiyor, belki de başka kadınlara bakıyordur

* "kendimi yalnız bırakmamak için bütün gece aynanın karşısında oturdum. (cesare pavese, yaşama uğraşı)"

* "ne kadar yalnızsan/ o kadarsın (süreyya berfe)"

* yılın ilk grand slam'ı olan australian open tenisi neden sevdiğimizi bir defa daha hatırlattı. mesela kadınlarda serena williams şampiyon olmadı. erkeklerde de "kare as"tan herhangi biri değildi kürsünün en yüksek basamağına çıkan.

* kadınlar şampiyonu daha önce burada iki defa finalden boynu bükük ayrılan li na oldu. bu zaferi turnuvanın en büyük süprizi dominika cibulkova'yı iki sette geçerek kazandı ve roland garros'un yanına bir slam daha ekledi.

* erkeklerin şampiyonu ise nadal'ı dört sette geçen stanislas wawrinka oldu ve "şu ara isviçre'nin en iyi tenis oynayan oyuncusu federer olmayabilir," diyenleri haklı çıkarttı. federer ise zorlu kurasının bir yerinde takılacaktı ve öyle oldu; tsonga ve murray engellerini çok rahat geçtikten sonra, tenis klasiğinde her zamanki gibi nadal'a kolay teslim oldu.

* "sözcükler karşı çıkarken daha çok işe yararlar. (john berger, zamanımızın bir ressamı)"

Hiç yorum yok: