6 Haziran 2013 Perşembe

batı cephesi

osman sınav'ın büyük bir fırsat kaçırdığını düşündüğüm uzun hikâye filmini izledikten sonra içimde büyüyen uzun hikâye'yi yeniden okumak arzusu, erken uyanılmış bir günün sabahında nihayet gerçeğe dönüştü.

ilk sayfaya bakılırsa, nisan iki bin'de gerçekleşen ilk okumaya o günlerde elimden düşmeyen bir yusuf masalı'nın tadı bulaşmış: "yalnız yaşayanların işidir/ yola çıkmak, yol katetmek." o zaman ne düşünüyordum bilmiyorum. ama bugün, oradaki "yalnız"ın "bir başına" değil, "sadece" manasında olduğunu biliyorum. "yaşamak" ise, hiçbir zaman "nefes alıp vermek" olmadı benim için.

kitabı yine sevdim. ölmeden önce yapılacaklar listesinde "günün birinde dergâh yayınlarına gidip mustafa kutlu'nun elini öpmek"i daha yukarıya taşıdım.

ve sonuna geldim. daha doğrusu, "nereye kadar gider bu ses, kime ulaşır?" diyen son cümlenin altındaki nota...

"kim bilir?
belki de bir gece yarısı
kalbimin üzerinde resmin
gökyüzünde dolunay
dalgaların dövdüğü bir kayanın üzerinde
kağıt gemilere mektuplar yazıyorum
yorgun martıların gölgesinde biteviye yüzsün diye."

kitabı kapattım. gözlerimi kapattım. anladım...

batı cephesinde "değişen" bir şey yok...

Hiç yorum yok: