16 Ağustos 2012 Perşembe

streisand etkisi

benim için barbra streisand, arzuladığı yakışıklı erkeklerle sevgili olamadığı için mensubu olduğu zümrenin avantajlarından da faydalanarak yönettiği filmlerde, havalı ve yakışıklı erkeklerin aşık olduğu hüzünlü ve akıllı kadınları oynayan, belki de sadece bu yüzden film çeken biridir.

bir de koşarken dinlemeyi sevdiğim duck sauce işi barbra streisand vardır ama sayılmaz.

'streisand etkisi'ne gelince.

iki bin üç yılı... barbra streisand evinde otururken bir de ne görsün, bir fotoğrafçı evinin fotoğraflarını çekiyor. ortalığı ayağa kaldırıyor; ne hakla benim evimin resimlerini çekersiniz, benim evimin mahremiyetini nasıl halka açarsınız vesaire... hatta bununla yetinmeyip, ibret-i alem olsun diye, o zamana kadar hiçbir paparazziye açılmamış büyüklükte, tam elli milyon dolarlık bir tazminat davası açıyor.

takdir edersiniz ki, artist(!) olmak zor...

ama barbra streisand'ın bilmediği bir şey vardır: evinin fotoğrafını çekerken gördüğü ve mahremiyetini ihlal etmekle suçladığı kişi paparazzi değil, çevre fotoğrafçısıdır. kıyı boyunca binlerce fotoğraf çeken adam, tesadüfen karşısına çıkan evi öylesine fotoğraflamıştır ve doğal olarak mahkemece suçsuz bulunur.

ama asıl hikaye burada başlıyor. insanlar barbra streisand’in evi de ne enteresanmış, niye bu kadar saklanıyormuş acaba diyerek internette en fazla paylaşılan fotoğraf haline getiriyorlar. böylece barbra streisand mahremiyet, huzur ve inziva isterken evini bir anda dünyanın en tanınan mekanlarından biri haline getiriyor. bu gereksiz tepki yüzünden küçük düştüğü yetmezmiş gibi bir de kendi adını taşıyan bir kavram yaratıyor: streisand etkisi...

yani, küçük şeyler için bir bardak suda fırtına çıkarıp, sonrasında olayı anlamsızca büyütmenin adı.

11 yorum:

pelinpembesi dedi ki...

aa barbaraya haksızlık yapmışsın. çirkin bulup sesi ve oyunculuğuna bağlamışsın ya , yanlış buldum!

verbumnonfacta dedi ki...

galiba bir yanlış anlama var. orada 'barbara streisand çirkindir,' denilmiyor, rahatsız olduğum başka bir şeyi, filmlerindeki cast seçimini ve rol dağılımını işaret ediyor. şarkıcılığına ise hiç girmedim. lütfen bir defa daha okuyun.

keşke aklıma geleni yaparak ifadeyi "çirkin(!)" biçiminde yazsaymışım.

pelinpembesi dedi ki...

ilk paragrafta, çirkin olduğu için sırf yakışıklı adamlarla olmak için film çektiğini söylüyorsun ama!

verbumnonfacta dedi ki...

itirazınız kabul edildi. söylediğimden o kadar emindim ki, geçen defa yeniden okuma ihtiyacı dahi duymamıştım. ısrarınızı görünce metni bir defa daha okudum, uzatmanın manası yok. öyle demişim. yorduğum için bağışlayın.

bu nedenle şahitliğinizde düzeltiyorum.

Hayal Kahvem dedi ki...

Şeyy, ben bi ara şey yapmıştım biliyor musunuz? Yani demem o ki, şööleee:)

http://hayalkahvem.blogspot.com/search?q=barbra+haftas%C4%B1

Yaa, böyleyken böyle:)

verbumnonfacta dedi ki...

günün sorusu: barbara streisand'ın rol arkadaşları sadece benim mi dikkatimi çekiyor blog bulvarında?

N.Narda dedi ki...

elbetteki klasik amerikan filmlerindeki yakışıklı adam güzel kadın ikilisine uymaz onun filmleri..

verbumnonfacta dedi ki...

kendisi icin yeni bir ikili icat etmiştir; yakışıklı, karizmatik, şefkatli erkek ile güzel ve seksi olmasa da, zeki, hüzünlü, hak ettiği kadar sevilmemiş kadın...

kolayca tahmin edileceği üzere, adam kadına aşk olur ve olaylar gelişir.

N.Narda dedi ki...

peki gerçekte yeri yok mudur,zeki ve hüzünlü kadınların (ama "taş gibi" sınıfına pek de girmeyen)kadınların gerektiği gibi sevilmemesi?...kadını sadece dış güzelliği ve cinselliği için isteyen bir erkek dünyası imajı var.İmajdan öte bir gerçek değil mi?...bir blogda ilginç bir yazı okumuştum bu konuda.bulmam lazım onu:)

Hayal Kahvem dedi ki...

Tam bu yazıyı okuduğum günün gecesiydi sanıyorum. Okan Bayülgen'in programında fizikçi ve matematikçi bilim adamları vardı. Bir seyirci şuna benzer bir mail yazmış: "Bu kadar çirkin adamı bir araya getirmeyi nasıl becerdiniz?" Okan Bayülgen bu maili okuyunca karşısında oturan Prof. Ali Nesin
"Biz çirkin ya da güzel değiliz. Çünkü biz şeyiz." tadında bir cümle söyledi. Neticede ruhumuza bize sormadan giydirilen elbiseler değil midir bedenimiz? Fiziken elimizde değildir,nasıl olacaksak öyle oluruz. Ali Nesin, profesör ya. Hemen inandım ona.

Demek ki, çirkin veya güzel değil, şeydir Barbara:)



verbumnonfacta dedi ki...

@n.narda,

elbette vardır ve azımsanmayacak kadar çoktur "zeki, hüzünlü ama çirkin" kadınların hakettiği kadar sevilmediği vakalar. ama sadece zeki, sadece hüzünlü olduğu için sevilen kadınlar da vardır. yine etrafınıza bakarsanız zeki, bilgili, dürüst oldukları halde evi, arabası yok diye sevilmeyen, onunla bir fotoğrafta şık durmayız düşüncesiyle meylettiği kadın tarafından muhatap alınmayan erkekler de çoktur.

kadın bedeninin görüntü olarak erkeklere göre daha güzel, daha estetik, daha zarif olduğu için tüketime sunulduğunu kabul ediyorum. bunda hala erkek egemen bir dünyayı paylaşıyor oluşumuzun etkisi çoktur. giderek erkek bedeninin de aynı sürece tabi oldugunu düşünüyorum. hatta erkek bedeniyle olan ilişkiyi abarttığı için leyla ile mecnun tayfasının dalga geçtiği bir reklam da hatırlıyorum. ve reklamlarda kullanılan çocuklara -hatta bebeklere-, sempatik hayvanlara bakarsanız, bahsettiğiniz 'erkek imajı'nın yine bahsettiğiniz 'şey'lerle yetinmediği ortaya çıkar.

son olarak, hepimizin içinde beğenilmeye dair yerler olsa da, zeki olduğu halde muhatabı tarafından 'çirkin'lik bahanesiyle görmezden gelinmeyi dert eden kadın bence yeterince 'zeki' değildir.

@hayal kahvem,


cezbe tutkunlarını bir yana bırakırsak eğer, hiç kimsenin bir diğerini eli, yüzü, kulağı var diye var kabul ettiğini sanmıyorum. nihayetinde aslolan karşımızdakinin bizimle kurduğu anlam bağı çünkü. beğenilerimize uygunluk (dikkat ederseniz güzellik demedim) sadece o tarafa bakmamızı sağlar. aksi takdirde ayak bilekleri kütük gibi, az da olsa göbeği olan çirkin bir kıza nasıl meftun olabilirsiniz? üstelik kız fakir.

aşkın ya da cinselliğin görünenin ötesinde bir gerçekliğe yönelik olduğunu düşünüyorum. öyle olmasa her güzel ya da her yakışıklı başımızı döndürür, aşık olunan kadınlar listesinde alev alatlı veya sevim burak'a yer olmazdı. o listede (beğeneni çok olduğu için söylüyorum bunu) elif shafak da olurdu ki, allah korusun...

*

bütün bu tartışmaların kaynağına yaniden yürürsek, barbra streisand'ı çirkin buluyorum. niyetim 'streisand etkisi'ne geçmeden önce, onunla ilgili bir espiri konusu olan başrolünü kendi kendine verdiği filmlerde partner olarak yakışıklı erkekleri seçmesi ilgili şaka yapmaktı. bunu (niyetim bu olmamasına rağmen) 'çirkin olduğu için' diye başlayan bir cümleyle yapmanın ayıp olduğunu farkettim ve buket'in uyarısı ile bunu düzelttim.

ve bir şeyi daha farkettim: bu, "çirkinlik" ya da "güzellik" tartışması yorumların dışında bir yazı ister-