4 Mart 2012 Pazar

cinnet*

her dem sarhoş olsa da, sokaktaki bütün kedilerin adını bilen, her gün aynı saatte hiç aksatmadan besleyen platin saçlı konsotmatris eskisi, elindeki bira şişesini başına dikip dudaklarından akıta akıta içer ve ona "cinnet ibnesi," derdi.

daha doğrusu, "en şereflisi sensin cinnet ibnesi!"

cinnet gündüzleri kaldırım kenarında kara bir taş gibi uyurdu. geceleri ise barın kapısında koca ayaklarını önde birleştirir, ucu kızıl kalın kuyruğunu bir kamçı gibi öne kıvırıp ayaklarına dolar, dar kalçasını yere yapışmışçasına kaldırıma dayayıp bekler ve sivri uçlarından kızıl tüyler fışkıran kulakları arkaya dönük, vahşi bir panter edasıyla, her an birinin üzerine atlamaya hazır, dimdik oturup etrafa kısıp kısıp açtığı zümrüt gözlerle bakardı.

sokaktaki kediler her doğumda mutlaka siyah bir kedi doğurur ama cinnet, o yavruları annesinin sakladığı delikte bulur ve birer birer boğardı.

arada bir zümrüt gözlerine yerleşen karanlığa bakılırsa, günün birinde kadının kendisini öldüreceğini seziyor. üstelik bunu nasıl yapacağını da...


*: deli kadın hikayeleri - iyi geceler ölü kediler, mine söğüt

6 yorum:

ligea dedi ki...

:)
iyi okumalar

verbumnonfacta dedi ki...

eyvallah...

şimdilik kitabın en iyi öyküsü: kendi hayatlarımızı yaşamak varken. öyle ki, tek başına dahi yeter.

Adsız dedi ki...

zümrüt gözlerine yerleşen karanlıkla öldürüleceğini bilmek, hem de nasıl öldürüleceğini bilmek...ne çarpıcı söylemiş.

verbumnonfacta dedi ki...

'yine' ligea,

okumak bitti. hala en iyisi, kendi hayatlarımızı yaşamak varken.

bir de ne kadar çok 've' vardı. üstelik 've'yi severim. 've' cümleye 've' ile başlamayı da. (burası bence bir tebessüm ikonunu hak ediyor.)

lydia,

bu ara cinayetle kafayı bozmuş durumdayım. çünkü 'kız ölecek.'

o yüzden, ifade beni de çok çarptı.

ligea dedi ki...

o kitabı bitmesin diye araya baska baska seyler kaynatarak okudum, her elime alısımdaki 2 hikayeden biri bana en iyisi bu dedirterek sona erdi. belki de her biri kendimden tasan kadınlık hallerinden teker teker optugu icindir. neticede tatar colunun yaptıgını yaptı kitap ve "kendimi neden bu sehirde oldurdum"le sona erdi.

verbumnonfacta dedi ki...

ne güzel şeydir, bir kitabı bitmesin diyerek azar azar okumak.

bu öyküler 'annelik'e benziyordu biraz. duyumsayabilmek için için kadınlık istiyordu. adından başlayarak işaret ettiği belki de bu. elbette evrensel edebiyatın sularında yüzecek ama 'kadınlık hallerinin öpüldüğünü hissedebilenler' daha çok sevecek.

bu coğrafyadaki kadınlık'ın bütün hallerine dokunan son öykü dersin sonunda konuyu toparlar gibiydi. ortak bir kaderi işaret eden 'sonsöz'...