24 Ağustos 2011 Çarşamba

jorge luis borges

biliyorum, gündemi takip etme derdinden uzak kimliğim -belki de egom- akıp giden zamanın içindeki bir çok ayrıntıyı ıskalıyor ya da çok sonra farkediyor. ama yüce tanrı, bu dünyada olan biteni hepimizden daha iyi gördüğüne emin olduğum kör ve iflah olmaz serseri borges'in doğum gününü atlamama izin vermedi.

fırsat bu fırsat diyerek, yirmi dört ağustos bin sekiz yüz doksan dokuzda (nabokov'la aynı yılda doğmaları ne garip, ne güzel) buenos aires'te dünyaya gelen ve çok uzun bir yazıyı hak eden borges'i anmak için, her yerde rastlayabileceğimiz hayat hikayesini tekrar etmek yerine anekdotlar anlatalım ve oralarda bir yerde bizi seyreden ruhuna selam yollayalım.

*

her yıl ekim ayının ortalarında, nobel edebiyat ödülü adayı olarak ismi açıklanan ama bir türlü kazanamayan borges, bin dokuz yetmiş sekizde kendisine sorgulayan gözlerle bakan gazetecilere, ona nobel verilmemesinin bir gelenek haline geldiğini, kendisinin de iskandinav olan her şeyi sevdiği için bu geleneğin bir parçası olmaktan gurur duyduğunu söyler.

"her zaman bilimeyen üzerine yazdığım için son nobel ödülü'nü kazanan kişi üzerine yazma özgürlüğünü hissediyorum. umarım yanılmam. sanırım adı singer'di. gerçekten de pek tanınmamış bir bey (en azından birkaç gün öncesine kadar öyleydi), kim bilir, belki de iyi yazardır.(...) nobel ödülü'nün daimi adayı olarak kendimden bahsetmekten başka çare kalmıyor. nobel, bir yazarın hayatında kazanabileceği en büyük ayrıcalıktır. bunu hak ettiğimi sanmıyorum. ben unutulsun diye yazıyorum. yapıtlarımı nasıl anlatayım? bence biraz karışıklar. yalnız ödülü hak etmemem, kazanmak istemediğim anlamına gelmez. sadece simgelediği ödül için değil. kulağa kötü gelse de, parası fena değil."

yeterli miktarda para kazandığı zaman kitaplık alacağını söylerdi. evinin her yerinde kitaplar vardı.

hemen bir yıl sonra ispanya kültür bakanlığı, ispanyol şair gerardo diego ve borges'e ispanyol dilinin en önemli ödülü olan cervantes ödülü'nü layık görür ve bu haber borges'i mutluluğa boğar: "cervantes ödülü, politikacılar değil, edebiyatçılar tarafından verildiği için beni gururlandırıyor," der.

ayrıca o parayla espasa calpe ansiklopedisi'ni alabileceği için çok mutluydu. bundan bir radyo programında bahsedince, ertesi gün aksiklopediyi ona hediye olarak gönderdiler. mutluluktan uçarken etrafındakilere bulduğu yeni çözümü söyledi: "artık bir şeye ihtiyacım olduğunda veya bir şey hoşuma gittiğinde ne yapacağımı biliyorum, radyoda söyleyeceğim ve ertesi gün bana hediye edecekler."

ödüllerden söz açılmışken, bin dokuz dokuz altmış birde samuel beckett ile paylaştığı, avrupalı bir grup yayıncı tarafından verilen ve iletişim kanallarında daha çok görünmesine neden olan formentor ödülü'nü anmamak olmaz.

artık gittiği her yerde insanlar onunla sohbet etmek ve kitaplarını imzalatmak istiyordu. sıranın uzadığı günlerden birinde, borges ve yakın arkadaşı bioy düzinelerce kitap imzalıyor, bir yandan da şakalaşıyormuş: "adolfito, imzaladığımız onca kitaptan sonra imzasız kitabımızın ne kadar değerli olacağını bir düşünsene."

2 yorum:

Hegesias dedi ki...

Gecikmeli de olsa, üstadın doğum gününü ben de kutlayayım. Hatta kutlamakla kalmayıp, yatmadan önce o şahane öykülerinden birini okuyayım.

verbumnonfacta dedi ki...

o öykünün, "herbert quain'in yapıtlarının incelenmesi" olduğunu hayal ediyorum.