4 Ekim 2024 Cuma

bir çift söz

lisede bir kız vardı. sonda. adını hatırlamıyorum, birazdan anlatacaklarımı saymazsak ona dair bir anım da yok. ama bir takım fotoğraflar var gözümün önünde.

o kadar sessizdi ki sanki yok gibiydi. güzel sayılmazdı. saçları kısacık, diğer kızlara göre uzun boyluydu. kıyafet yönetmeliğine en uygun giyinen kız oydu bence. konuştuğu zaman öğretmenler gibi konuşurdu. söyleyecek çok şeyi varmış da susuyormuş, ağzından çıkacak her söz bir kapıyı açacakmış havası vardı. şairdi belki de.

teneffüslerden birinde defterlerinden birinin boş olması gereken ilk sayfasında şiirimsi bir şeyler dikkatimi çekti. şiirimsi deyişim, 'olmamış' manasında şiir denemeleri diye değil mısralar halinde yazılmış olmalarından. kaldı ki hiçbirini hatırlamıyorum.

ama bir özlü söz kaldı aklımda: dağların zirvesinde kuşlar da yılanlar da bulunabilir. ama birisi oraya uçarak diğeri sürünerek gelmiştir.

kelimesi kelimesine değilse de, mana buydu. mesnevi'den alıntıdır diye tahmin ettiğim, mevlana'ya mal ettiğim bu sözün doğrusunu, kime ait olduğunu bilmiyorum. merak edip de araştırmadım ama çok kullandım.

/elbette arkadaşımı anarak, kime ait olduğunu bilmiyorum diyerek. diğer türlüsü hem ayıp hem de haram lokma yemek gibi./

ne zaman bir arkadaşım motivasyona ihtiyaç duysa, ne vakit birisi "neden bütün bunlar benim başıma geliyor?" diye sorsa, "olmuyor, başaramayacağım" dese, kırdım camı, söyledim sözü.

ne de olsa, başarıya giden tek bir yol yoktu. bazı yollar uzun, bazı yollar meşakkatli, engellerle doluydu. üstelik yol kadar bizim yola nereden çıktığımız, donanımlarımız da önemliydi.

*

ama bir süredir bu sözün anlamı değişti benim için. neden bilmem, bambaşka bir hâlin ifadesi olup çıktı. önemli olan 'yol' ya da 'yolculuk' değil 'yılan'lık ya da 'kuş'lukmuş gibi geldi.

ünlü, popüler, trend, topic vs. insanlara bakıyorum. zirvedeler, herkes onları konuşuyor, milyonlarca takipçileri var ama biri 'yılan' diğeri 'kuş'. 

ikisi de aynı mevkide. 'yılan' torpille, babası, dayısı, siyaseti sayesinde orada, 'kuş' ise alınteri ve donanımlarıyla.

1 Ekim 2024 Salı

anket

burhan eren, 'çocuklar için denemeler' alt başlıklı yıldızlı atlas kitabında yer alan iki nokta üst üste başlıklı 'deneme'de kendi kendine 'anket' yapıyor:

Bir gün: Cumartesi.
Bir şehir: Hiç düşünmeden İstanbul.
Bir renk: Masmavi.
Bir yemek: Hangi birini sayayım bilmem ki.
Bir ceket: Kadifeden bir ceket. Fitilli ve uçuk kahverengi.
Bir çiçek: Hanımeli.
Bir gül: Rüzgâr gülü.
Bir kuş: Sülün.
Bir mısra: "Kimsenin yok, yağmurun bile, böyle küçük elleri."
Bir ders: Ne dersi?
Bir kitap: Küçük Prens.
Bir gezegen: Küçük Prens'in gezegeni.
Bir içecek: Andımız.
Bir kahkaha: Hah hah ha!
Bir ay: Ağustosun son on beşiyle eylülün ilk on beşi.
Bir deniz: Akdeniz.
Bir gemi: Kağıttan gemi.
Bir soru: "Maveraünnehir nereye dökülür?"
Bir adam: Kardanadam.
Bir ağaç: Kiraz ağacı.
Bir fiil: Güzeltmek.
Bir şair: Yunus Emre.
Bir ses: Annemin sesi.
Bir şarkı: Gökyüzünde yalnız gezen yıldızlar...
Bir dilek: N'olur?

*
bunlar da benimkiler:

bir gün: otuz bir aralık öğleden sonra
bir şehir: ankara
bir renk: eğrelti otu yeşili
bir yemek: hamsili pilav- su böreği- sarma
bir ceket: lacivert, üç düğmeli, düğmeler gümüş rengi
bir çiçek: nergis
bir gül: baş aşağı asılarak kurutulan sarı gül
bir kuş: albatros, göklerin o münzevi dervişi
bir mısra: "kapanmaz yağmurun açtığı yaralar çocuklarda"
bir ders: boş ders
bir kitap: erbain
bir gezegen: inadına plüton
bir içecek: su
bir kahkaha: dolu dolu
bir ay: takvimlerde yer almayan, ağustosun on beşi ile eylülün on beşi arasındaki o ay
bir deniz: libya denizi
bir gemi: bandırma vapuru
bir soru: "neden büyük ırmaklardan bile heyecanlıydı/ karlı bir gece vakti bir dostu uyandırmak"
bir adam: babam
bir ağaç: at kestanesi
bir fiil: özlemek
bir ses: cama vuran yağmurun sesi
bir şarkı: yar imiş meğer
bir dilek: kalbine ılıklık ver allahım