11 Eylül 2022 Pazar

javier marías öldü

on bir eylül' yirmi iki...

biraz daha yalnızım. çünkü javier marías öldü.

babam öldüğünde, "o öldüyse herkes ölebilir," demiştim. "demek ki, kolaymış."

ama bunu öğrenmek ölüm acısını hafifletmeye, hissettiğim boşluğu, eksilme duygusunu ortadan kaldırmaya hiçbir zaman yetmedi.

altı yıl önce keşfettiğimde, hakkında bildiğim tek şey vardı. (sonradan, yani javier maríasla iyiden iyiye hemhâl olduktan sonra, bir gece durup dururken yarınki yüzün hakkında* bir şeyler okuduğumu hatırlayacaktım.) onu da yapı kredi yayınları'nın internet sitesindeki alçak gönüllü yazar biyografisinden öğrenmiştim: marías'ın bin dokuz yüz seksen altıdan itibaren yazdığı romanların kahramanlarının hepsi çevirmendir.

sadece bunun için bir şans vermeye karar verdim. çünkü bu bana oyunbaz görünmüştü. oyunlara zaafımı ise hiçbir zaman saklamadım.

mevzuya beyaz kalp'le girdim. daha ilk cümlede, "bilmek istemezdim ama artık biliyorum ki kızlardan biri artık kız değilken ve balayından döneli çok olmamışken, banyoya girdi, aynanın karşısına geçti, bluzunun düğmelerini çözdü, sutyenini çıkardı ve o sırada ailenin diğer fertleri ve üç davetliyle beraber yemek odasında olan babasına ait silahın namlusuyla kalbini yokladı," cümlesiyle yeni bir yazarım olduğunu anlamıştım.

upuzun cümleleri, her ihtimali değerlendirmeye dahil eden tarzıyla okumayı ve kitapları tüketmeyi seçenlerin değil okumanın bizzat kendisini sevenlerin beğeneceği türden bir yazar olduğunu anladığımda ilk bölüm henüz bitmemişti.

ingiliz edebiyatına hakimiyetini, shakespeare'e düşkünlüğünü daha ilk kitapta, kitapları arasındaki, bir üst öyküye çalışırcasına hep aynı şeyleri dert ediyor duygusu veren bağı da okuduğum ikinci kitabı olan karasevdalılar'da fark ettim. ayrıca, bu adamın insan ruhunu gösteren bir mikroskobu vardı.

shakespeare uzmanı ve çevirmeni olarak sadece beyaz kalp ve yarın savaşta beni düşün gibi kitaplarına isim seçerken değil bulduğu her fırsatta ona selam duruyordu. orta yerine doğup büyüdüğü franco dönemi, ingiltere'de oxford üniversitesi'nde geçirdiği yıllar, muhtemelen sözlü kültürle de beslenen ispanya iç savaşı ve sebep olduğu acılar en sevdiği malzemelerdi.

en önemlisi de bir yazarda aradığım bütün özelliklere sahipti: kalem gücü yani yetenek, zeka, humour, en önemlisi de muhatabını yargılamadan dinleme yeteneği. öyle ki, bir azizeyi de bir fahişeyi de aynı mesafeyle anlatabiliyordu.

yine de beyaz kalp ile başlamak benim şansımdı. karasevdalılar ile başlamak daha ileriye gitmek hevesimi elimden alabilirdi. ben de son beş yıldaki en iyi arkadaşımdan mahrum kalabilirdim. üstelik o kadar çok yazıya konu oldu ki bu sürede, kendi kendime blogun adını "javier marías üzerine bir blog denemesi" olarak değiştirmeyi teklif ettim. ama oy birliği ile reddettim.

evet, javier marías yok artık. yeni kelimeleri, yeni cümleleri, yeni kitapları olmayacak. bunu bilmek acı verici. nobel kazanamayacağını bilmek ise mutluluk.

ama tam da onun isteyeceği gibi bitirmek isterim:

/ben kitaplarını renklerine göre dizenlerden olmadım hiç. en sol, en üst rafı saymazsak kitaplar konusuna göre tasnif edilmiştir. yazarlar yan yana durmak zorunda değil yani.

son bir kaç yıldır ise okuma sırasına göre raflara koyar oldum. ama javier marías'ın türkçeye çevrilen bütün kitaplarını okumayı tamam edince hepsini bir araya koydum. karşısında durup şöyle bir baktım. hatta o topluluğun bir fotoğrafını çektim.

içimden o fotoğrafı sosyal medyada paylaşmak ve altına salt -n- pepa klasiği let's talk about sex'ten ilhamla "let's talk about javier marías, baby" yazmak geçti.

beni bu yola itenin ise liverpool'un altıncı şampiyonlar ligi şampiyonluğundan sonra jürgen klopp'un verdiği şenlikli röportaj olduğunu itiraf ederim./


*: esra yalazan, kelimeler ve kader - kendi ıstırabına dönüşenlerin anlatıcısı: javier marías

4 yorum:

pelinpembesi dedi ki...

Dün gece öğrendim bende vefatını, bir tuhaf oldum. üstelik covid sonrası ölmüş. 70 yaşında ölüm de erken. keşke daha çok yaşayıp daha çok kitaplarını okuyabilseydik.

verbumnonfacta dedi ki...

biliyorum, hepimiz ölecek yaştayız. ama bu haber yataktan kalkarken ters tarafa hamle etmek gibiydi.

son altı yıldaki en iyi arkadaşımdı belki. belki de kendimi daha da yalnız hissetmem bu yüzden.

Kaystros Tyrha dedi ki...

Bu yazıdan önceki yazılarınızı okudum. Hepsi çok güzeldi. Ancak bu yazınıza yorum yapmadan geçemezdim. Yazarı ve eserlerini tanıtımınız muhteşemdi. Henüz okumadan, üstelik yazarın adını bile duymamışken, tamam dedim, bu benim de aradığım yazar. Hemen Karasevdalılar kitabının siparişini verdim. Sırada okumam gereken birkaç kitap var, sanırım önümüzdeki okurum. Benim için çok faydalı bir yazıydı, çok teşekkür ederim:)

verbumnonfacta dedi ki...

yazının size temas etmesine sevindim. ama hep dediğim gibi, "bir kıymeti varsa gören gözlere denk gelmesindendir".