1 Eylül 2018 Cumartesi

dakika ve skor

"Sonra... Sonra, yine yerli filmlerdeki gibi takvim yaprakları uçuştu... Ben onu hiç aramadım... Bir gün aklıma fena düştü, aradım... Aslında aramadım... Telefon açtım.

O, "Alo... alo" dedi, ben sustum... Aniden, "Susarken bile Ayhan Işık taklidi yapıyorsun" dedi... Anlamıştı... Aslında belki de tek sorun, gerçekten anlamasıydı...

"Ne fena diil mi?" diye sürdürdü... "İnsan hep çok sevilsin diye uğraşır... Sevilince de ödü patlar..." Sustum... "Belki de sen haklısın, o zırh ne kadar kalın olursa, o kadar iyi... Artık arama, olur mu?" dedi. "Ve sakın üzülme... O öyle nalet bir zırh ki, sen bile içerden delemezsin."

Yine sessizlik... Derken, Belgin Doruk gibi son cümlesini söyledi... "Hesapta kendini koruyordun ama yine acı çekiyorsun... Boşver... Ne diyorlardı... Gençsin, unutursun."

Genç miyim, unutur muyum?.. Telefonu kapadım... Sokağın köşesinden, yırtınarak bir Aygaz kamyonu geçip gitti."*

*: atilla atalay, kalbin böcüü - seslerim

2 yorum:

Hayal Kahvem dedi ki...

atilla atalay? hayret. hiiiiiç bilmiyorum. "kırık bir keşke, ortaboy bir pişmanlık, dipten giden ipince bir sızı... yok..." hatırlayamadım.

üstelik mecnun kuleleri öyle mi? hoppala... ne oldu anlamadım.
"o an için kendimi üç ordan, iki de önceden vardı, toplam beş kere yalnız hissettim."

atilla atalay... heyyy! du bi... yoksa bıyıklı biri mi:)

verbumnonfacta dedi ki...

evet, atilla atalay... hani şu, yüreğinin götürdüğü yere dört nala giden adam.

eski defterleri karıştırmak gibi mecnun kuleleri. iyi geldiğini itiraf etmeliyim.

bıyık meselesine gelince, özellikle gündeme getirdiğinizin ve "yıldızlı pekiyi"nizi hatırlatmaya çalıştığınızın farkındayım. helali hoş olsun.