2 Aralık 2016 Cuma

ilk izlenim için tek bir şansın vardır: on dört

bir yanıyla "prens" bir yanıyla "budala" mışkin, yazar her şeyi o an için tanzim etmişçesine tesadüfen kapıyı açar ve tren yolculuğunda anlatılanlardan bildiği, peşi sıra yepançinlerde resmini gördüğü ve "böyle bir güzellikle dünyanın altını üstüne getirmek olasıdır," dediği nastasya filippovna'yı ilk kez dünya gözüyle görür.

ve kolayca tahmin edileceği üzere bundan sonra hiçbir şey eskisi gibi olmayacaktır.

*

"koridora çıkmak, oradan da odasına gitmek için salondan antreye geçmişti ki, dış kapının yanından geçerken dışarıdan birinin kapının çıngırağını var gücüyle çekiştirmeye çalıştığını fark etti. ama çıngırakta bir bozukluk olmalıydı: titreşiyor ama ses çıkarmıyordu. prens sürgüyü çekip kapıyı açtı, açar açmaz şaşkınlıkla bir adım geri çekildi, ürpermişti bile: karşısında nastasya filippovna duruyordu. resminden hemen tanımıştı onu. prensi görünce öfkeyle parladı nastasya filippovna'nın gözleri. bir omuz vurup onu kenara ittikten sonra hızla antreye daldı, kürkünü çıkarırken hiddetle,

- çıngırağı onarmaya üşeniyorsan, hiç değilse antrede otur da, kapıyı çaldıklarında duy...öf, şimdi de kürkümü yere düşürdün, salak.

kürkü gerçekten de yerdeydi. nastasya filippovna, yardım etmesini beklemeden kürkünü çıkarıp arkasına bakmadan ona doğru atmış, ama prens yakalayamamıştı onu.

- kovmak gerek seni. haydi koş, geldiğimi haber ver içeri.

bir şey söylemek istiyordu prens, ama öylesine şaşkın durumdaydı ki, ağzını açıp bir şey söyleyememiş, yerden kaldırdığı kürk elinde, konuk salonuna doğru yürümüştü.

- şuna bakın, şimdi de kürkümle gidiyor! ne diye götürüyorsun kürkümü? ha- ha- ha! deli misin nesin?

prens durmuş aval aval bakıyordu nastasya filippovna'nın yüzüne. nastasya filippovna gülmeye başlayınca o da gülümsemişti. ama hâlâ ağzını açıp bir şey söyleyemiyordu. nastasya filippovna'ya kapıyı açtığı ilk anda yüzü bembeyazdı, oysa şimdi birden kıpkırmızı olmuştu.

nastasya filippovna ayaklarını yere vurarak nefretle bağırdı:

- ne budala şey bu! nereye gidiyorsun? kim geldi diyeceksin?

prens,

- nastasya filippovna, diye mırıldandı.

hemen sordu nastasya filippovna:

- nereden tanıyorsun beni? daha önce hiç görmedim seni. hadi git, haber ver... o bağırışmalar da ne oluyor?

- kavga ediyorlar, dedi prens"

Hiç yorum yok: