12 Mayıs 2016 Perşembe

posta kutusundaki yangın

şehrin küçük, solgun sarı boyalı ve artık bir banka şubesini hatırlatan postanesinin önünde bir zamanlar telefon kulübeleri ve posta kutuları vardı. telefon kulübeleri giriş kapısının sağ tarafındaki duvar boyunca dizilmiş, iki tane olan posta kutuları ise kapının solundaki duvara sabitlenmişti.

telefon kulübeleri zamanla birer ikişer azaldı. artık iki tane. ortaya çıkan boşlukla genişleyen kaldırıma postane çalışanları araba park ediyor. bir işe yarıyor mu bilmiyorum ama zaman zaman sarının farklı tonlarıyla yeniden boyanan posta kutuları ise yerli yerinde.

dün, öğleden sonra postaneye gittiğimde sağdaki posta kutusunun berbat bir halde olduğunu gördüm. boyası dökülünce paslı, yıpranmış gövdesi açığa çıkmış, duvar ise isten kapkara olmuştu.

hikâyenin kalan kısmını ise öğretmenevinin lokalinde, king oynamak için arkadaşları beklerken kimyacı gürcü yılmaz anlattı.

adını şehirden alan lisede üçüncü sınıf öğrencilerinden ikisi tuvalette sigara içerken nöbetçi öğretmen tarafından fark edilmiş ve müdür yardımcısının karşısına çıkartılmış. güllük gülistanlık bir okul hayaliyle yaşayan, sorun istemeyen ve "bi gün" de eve huzurlu gitmek isteyen müdür yardımcısı, "hepimiz genç olduk, hoca hanım. çocuklar bir cahillik etmiş," diyerek mevzuyu kapatmaya kalkınca, ciddiye alınmadığını düşünen matematik öğretmeni hanım bu iki öğrencinin disiplin cezası alması için onu tanıyan herkesi hayrete düşüren bir fevrilikle bastırmış. sonuçta onun dediği olmuş ve bu iki öğrenci birer hafta uzaklaştırma almış.

burada sorun yok. iki gün hastayım deseler, bir gün vilayete gitseler, iki gün de internet salonlarında oyun, platin bilardo salonunda üç top, sinemada film. sayılı gün bu, kimseler farkına varmadan geçer gider. ama bu cezanın ailelere mektupla tebliğ edilmesi gerekiyor.

bizim iki kafadar nerden duydularsa posta işlerine müstahdemin baktığını öğreniyor ve emeklilik için gün sayan adamcağızı takibe alıyorlar. okulun yirmi küsur senedir bitiremediği işleri bir defa daha mesai sonrasına kalınca, dönem başında topluca aldığı pullarla süslediği iki zarfı ve yanındakileri posta kutularından sağdakine atıyor.

güvenlik kamerasına göre, ebeveyn korkusuna yağmur nedeniyle birdenbire tenhalaşan sokağın verdiği cesaret eklenmiş, bizim şakınlar posta kutusunu açmaya çalışmış ilk önce. bakmışlar, ne yaptılarsa olmuyor. biri hiçbir işe yaramayan bomboş defterinin bir sayfasıyla cebinden eksik etmediği çakmağın alevini birleştirmeyi akıl etmiş. sonrası malum.

*

mr. nobody filmini hatırladım ister istemez: nemo ve anna'nın yıllar sonra karşılaştığı, iki gün sonra deniz fenerinde buluşmak için sözleştikleri sahneler. anna telefon numarasını bir kağıda yazıp nemo'nun eline tutuşturur. nemo anna'nın gidişine şaşkınlıkla bakarken gökten süzülerek inen yağmur tanesi de "tam isabet" eder.

böylece nemo ve anna'yı bağlayan tek bağ bir yağmur tanesi ile kopar.

aslında her şey çok daha önce başlamıştır: iki ay önce işsiz bir brezilyalı yumurta kaynatmış ve hararet odada mikro-iklim yaratarak sıcaklığı azıcık değiştirmişti. böylece iki ay sonra, dünyanın diğer tarafında sağanak yağış başlayacaktı. o brezilyalı işinin başında olacağına yumurta kaynatıyordu. çünkü konfeksiyon fabrikasındaki işini kaybetmişti. çünkü nemo altı ay önce kot pantoların fiyatlarını karşılaştırıp daha ucuz olanı almıştı. belki de bu yüzden fabrika başka ülkeye taşınmış, filmin yönetmeni jaco el dormael'in oynadığı brezilyalı da işsiz kalmıştı. tıpkı bir çin atasözünün dediği gibi: tek bir kar tanesi bambu yaprağını bükebilir.

*

düşünsenize bir. o matematik öğretmeni hanım, tükenmez sandığı bir aşkla kendisini seviyor bildiği adamın artık kendisini sevmiyor olduğunu hissettiği şu son günleri düşünerek, geceleri uykusuz gözlerle karanlığı seyrederek geçirmeseydi o iki öğrenciye daha anlayışlı olacak, hayata olan öfkesini başında kavak yelleri esen o iki delikanlıdan çıkartmayacaktı.

peki yanan posta kutusundakiler: bir daha yazılması mümkün olmayan mektuplar, daha fazlasını anlatsın diye sonuna "üç nokta" kondurulmuş ve makine işi soğuk damga yerine pulla bedellendirilmiş zarfsız kartpostallar, icra mektupları, dava dilekçeleri, kira kontratları, istifa mektupları...

yani yananlar. hiç yazılmadı bilinenler, kayıtsız kalındı sanılanlar...

Hiç yorum yok: