3 Ekim 2012 Çarşamba

üçü bir yerde: kosmos, bir zamanlar anadolu'da, vavien

daha bir kaç gün önce, bu seneki altın koza'da aradığını bulamayan zeki demirkubuz -ki sinemasını ve o sinemanın dert edindiği şeyleri severim- abesle iştigal nev'înden işler yaptı. elbette sinemasının kıymetinden bir şey götürmez ama sosyal medyada takındığı ergen tavırlarını kendisine hiç yakıştırmadım.

artık vaka-i adiyeden sayılan bu durum ise, ister istemez geçen yıl ki altın portakal sonrası aynı şeyleri yapan ümit ünal'ı hatırlattı.

ama yönetmen ümit ünal, " kosmos, bir zamanlar anadolu'da ya da vavien büyük ödülü alsaydı juri özel ödülünü kabul ederdim" derken ve "kosmos, bir zamanlar anadolu'da ve vavien'de sizi cezbeden ne oldu?"* sorusuna cevap verirken beni kendi safına çekmeyi başarmıştı.

bakalım, biraz sakinleşince yapacağı açıklamalarla zeki demirkubuz da aynı şeyi başarabilecek mi?

*

bu vesileyle uluslararası antalya altın portakal film festivali'nin kırk dokuzuncusuna günler kalmışken, ümit ünal'ın, katılmamak elde mi, dedirten cevabını hatırlayalım:

"apayrı filmler. kosmos'un taşraya bakışı, gerçeküstü ele alışı, karakterin peygamberce tuhaflığı... yakup kadri'nin yaban'ını hatırlatıyor. alâkası yok, ama neredeyse öyle bir dünya. çok acayip bir film, kurduğu atmosfer, ses kullanımı olağanüstü güzel. kısa zamanda çekilmiş olmasına rağmen görüntüleri harika. bir zamanlar anadolu'da ise, bayağı epik bir film. yönetmen gözüyle baktığımda, kırları öyle çekmek, fotoğraflamak gerçekten zor. zaman ve para alan bir şey. bu ülkenin erkek toplumu gerçekliğini inanılmaz iyi anlatan bir film. erkekler arasındaki hiyerarşiyi, hem rütbe olarak hem de ezen-ezilen arasındaki ilişkiyi çok güzel anlatıyor. ceset bulunana kadar, kırda geçen bölüm başyapıt. nabokov'dan beri beni en çok çarpan şey detayların kullanımı. senaryolarımda da detaylar önemlidir. birinci sahneden bir şey kullandıysam, yirminci sahnede başka türlü ortaya çıkar, filmin sonunda bir daha... vavien'de de detayların kullanımı olağanüstüydü. öyle bir karakteri anlatmaya cesaret etmek! o kadar popüler bir televizyon yıldızı çıkıp bu kadar derin, kötücül bir karakteri anlatmaya cesaret ediyor. oyuncular inanılmazdı. binnur kaya'nın 'ya bırakma beni, ben seni çok seviyorum' dediği o minicik sahne... insanın içine o kadar dokunan bir şey yakalamak... bayıldım. bu üç filmin yanında özel ödülü her zaman kabul ederim."


*söyleşi: yücel göktürk, bir+bir-sayı:15

Hiç yorum yok: