10 Ocak 2010 Pazar

asker hamdi ve aynalı fatma*

birinde susup diğerinde konuşmak olmaz. 've' bu yüzden...

asker hamdi, eskilerin pehlivan gibi diye tarif ettiklerinden. altın dişli, burma bıyıklı yiğitler yiğidi, tek başına bir bölük asker. dokuz karısı, bir avlu dolusu çocuğu var. onlar yüzünden kaçıp gelmiş askerden.

aynalı fatma aynalı bir kuş. gözleri iki tas pekmez. hem evliya hem de orospu. kurtuluş savaşı yıllarında birliğinden firar eden, birliğine dönen, ya da çetelere katılmak için yollara düşen askerler soğuk gecelerde onun memelerinde ısıtırmış ellerini. anasıymış onların, karısı, bacısı, sırdaşı.

biri bir anlatılıyorsa diğeri bin anlatılıyor yani.

kader onları birbirinin terazisinde ölçmeye karar verince tenhada mı, kalabalıkta mı olduğu bilinmez karşılaşırlar. o 've' gelip konuverir aralarına.

asker hamdi ilk fırsatta aynalı fatma'nın bağ evinde alır soluğu.

sonra...

sonrası mahrem.

bir gün aynalı fatma'yı bağlar arasında hızla yürüyerek köyden uzaklaşırken görenler olur. bağ evine girmeye cesaret eden bir çoban evin ortasında asker hamdi'nin kaskatı kesilmiş cesedini bulur. bir kaç köylü güç de olsa cesedini avluya getirip çocuklarının, karılarının önüne koyar. tam bu sırada iki asker gelir köye. asker kaçağı hamdinin cesedini bir at arabasına koyup götürür.

iki ay sonra köye asker hamdi'nin cephede şehit olduğu haberi gelmiş. aynalı fatma ise, bir rivayete göre evliya olmuş, kurtuluş savaşı yıllarında askerler için yaptıkları nedeniyle meleklerce götürülmüş.


*: hasan ali toptaş, gölgesizler 've' ümit ünal, gölgesizler

Hiç yorum yok: