29 Ekim 2023 Pazar

ikinci kısım

melih cevdet anday'ın ünlü romanı raziye iki bölümden oluşur. aşk ve büyüme öyküsü olduğu kadar aydın ve toplum eleştirisi de ihtiva eden bu romanın ünlü birinci bölüm başlangıcını herkes bilir, söyler de ikinci bölüm başlangıcını terennüm eden pek çıkmaz.

gelin biz söyleyelim:

"zamanın da çukurları, kabarıklıkları vardır, bizi toprak gibi indirir, çıkarır; kimi zaman öyle yükseliriz ki, geçmiş ve gelecek bastığımız yerin çok aşağılarında, küçük yaratıkların bir aldanışı durumuna bürünür."

*

bu yazıya başlarken hiç aklımda yoktu ama bir defa da 'zaman' yerine 'aşk' yazıp okusanıza: "aşkın da..."

26 Ekim 2023 Perşembe

günün sorusu: irtifa kaybı

"sana değer"den "sana değmez"e geçişte oluşan irtifa kaybı duygusal olarak mı daha büyüktür yoksa müzikal olarak mı?*

*:bakınız, önce yıldız tilbe sonra serdar ortaç

24 Ekim 2023 Salı

rüzgâr ile çiçekli gömlek

küçük bir serçe gibi usul usul otlar arasında dolanırken birden bire gemini azıya almış atlar gibi şaha kalkan ve balkonda asılı çiçekli gömleği bir çift mandalın elinden alıp gökyüzüne savuran rüzgâr, şimşek çakımı kadar kısa bu anın peşi sıra yeniden otların arasına konunca gömlek önce havada asılı kaldı, sonra çiçekleri dalgalana dalgalana, rüzgâr bulamamış bir uçurtma gibi sağa sola yalpalayarak düşeceği yeri aramaya başladı.

21 Ekim 2023 Cumartesi

jet lag

bir arkadaşım var, anlatmak için onu aradım. ama telefonunu açmadı. artık buradan okur.

onu aradım, çünkü hikâyenin hem başlangıcını hem de sapaklarını biliyor. ayrıca başkalarının tuhaf ya da saçma bulacağı, dudak bükeceğı olayları tam da benim gibi gören, anlayan bir yanı var.

iki bin yirmi iki haziranında, nereden aklıma geldiyse 'dut'tan bahsetmiştim ona. buralarda hiç dut ağacı olmadığından, çocukluğumun meyvesi olduğundan, nasıl da sevdiğimden, ama uzun yıllardır mevsimini denk getiremediğim için yiyemediğimden, canımın nasıl çektiğinden falan.

sonra da koşmaya çıkmıştım. başka bir gün değil o gün. o konuşmanın peşi sıra.

altı yıldır belli aralıklarla koştuğum, haftada en az bir defa geçtiğim bir güzergâh. iyi hatırlıyorum, sekizinci kilometre civarı; yerde, kaldırımda beyaz dutlar. başımı kaldırıp baktım. kocaman bir dut ağacı. yerdeki dutlar ise vaktinden önce olgunlaşıp yere düşenler.

hemen onu aradım hâliyle. sonra da bir ay boyunca hep o güzergâhı koştum. tahmin ettiğiniz gibi her defasında sekizinci kilometre civarında "duta daldım": ben renkli severim ama beyaz...

geçen haziran ise, artık havuzda takılmaya başladığım, dut ağacı da uzak ve sapa kaldığı için dutlar bensiz oldu, yere düştü, çürüyüp gitti.

tam da o günlerde şehri bahçeler arasından kırlara götüren patikaların birinde yürürken yeni dikilmiş meyve fidanları gördüm. sanki birisi villa yapmak için bir evlek yer satın almış, imar için gerekli izni halledemeyince de arsayı meyve ağacı dikerek değerlendirmek istemişti. 

tam köşeye düşen fidan ise bir dut. bu arada, bütün meyve ağaçlarını tanırım ben. hatta yalnızca dal ve gövdeden ibaret bile olsa bile. sadece kabuğuna bakarak hangi ağaç olduğunu söyleyebilirim.

ama buna gerek yoktu. çünkü hem yapraklar hem olgunlaşmaya yüz tutmuş bir kaç dut ne fidanı olduğunu ele veriyordu.

evet, yine aradım o arkadaşımı. aradım ve anlattım. ama yolum bir daha o tarafa düşmedi. ne olduysa bensiz oldu. yaz geçti, sonbahar geldi. balkona uzanmaya çalışan at kestanesinin yaprakları iyice sarardı.

ve bugün... hafta sonu hafifliği ile kırlara yürüdüm. aylak aylak. bulutları seyrederek, dişlerimin arasında kuru ot sapları ezerek.

birden dut fidanını gördüm. dut doluydu. yazdan kalması mümkün değil. o kadar biyoloji biliyorum. küçük bir fidanı aldatacak kadar sıcak da geçmedi son günler. açıklayamadım yani.

sonra dedim ki, "bu bahçenin sahibi güney yarım küreden getirtmiş bu fidanı. garibim jet lag olmuş. orada yaz başlıyor ya ona uymuş."

*

bu arada sosyal medyada güney yarım küreli arkadaşlar edinin. o zaman yaz hiç bitmiyor.

tavsiye ederim.

19 Ekim 2023 Perşembe

yan yana

"herhangi bir sonbahar günü…
herhangi bir sarılık…
kurumuş yaprakların üstünde yürüyoruz…
bir kağıt denizinin üstünde ilerler gibi…
benim adım virginie… seninki pol…"*


*: lale müldür, yıldız madalyalı mektuplar

17 Ekim 2023 Salı

paket fikirler ve filistin meselesi

çocukluğumda, -gerçekten çocukluğumda- fark etmiştim: okuduğum kitaplarda, seyrettiğim filmlerde, hatta gazete ve dergilerde insanlar ikiye ayrılmıştı. ilk grup heybesine 'idam cezası karşıtlığı' ile 'kürtaj hakkı'nı koyarken, ikinci grup tam tersi iki fikirle doldurmuştu terkisinde taşıdığı heybeyi.

sanki bunlar takım olarak satılıyordu ve başka 'kombin' mümkün değildi.

çocuk aklımla, -gerçekten çocuk aklımla- hem idam cezasının hem kürtaj hakkının olması gerektiğine karar vermiştim. ve bugün de aynı fikirdeyim.

bunu yaparken çocukça bir tavırla farklı olmak için çabalamadığımı bilmek, bu iki düşünceyi daha o yaşlarda kendimce mantıklı bir zemine oturtmak hâlâ kendimle gurur duyduğum konulardan biridir.

bazı suçların müsebbiblerinin yaşamaya ve diğer insanlarla aynı dünyayı paylaşmaya hakkı yoktu bence. sebebi ne olursa olsun çocuklarının gözü önünde eşini öldüren bir adam ölmeliydi mesela. ya da bir kadına rızası dışında bir şeyler yapan biri ya da vatan hainleri.

istenmeyen ya da sebebi ne olursa olsun doğmasında bir sıkıntı, sakınca görülen bir bebek doğarsa dünya daha iyi bir yer olacaktı sanki? ya siz, o çocuğun yerinde olmak ister miydiniz?

en önemlisi de bu kararları paket olarak almamış olmaktı benim için. kendimce bir 'kombin' yapmıştım adeta.

*

bugünlerde dozu artmış bir şiddet, soykırıma dönüşen bir zulüm var filistin'de. bütün dinlere göre günah, insanlık ayıbı, hukuk suçu...

ve bu duruma karşı çıkmak, ses yükseltmek, bir kaç satır karalamak insan olmanın gereği değil mi?

ama bir grup insan var ki tek bir cümle çıkmıyor oradan. oysa aynı insanlar sokak hayvanları, cinsel yönelim ve eşcinsel hakları, çevre kirliliği, kadın hakları için gösteri düzenliyor, imzalar atıyor, göz yaşı döküyor.

niyetim acıları ve kötülükleri yarıştırmak değil kesinlikle.

ama merak ediyorum, bir yandan bunları yaparken diğer yandan katil bir devlete "dur!" diyemezler mi?

o insanların kendi fikri, kendi iradesi yok mu? aklını kullanarak, düşünerek yorulmak yerine paket düşüncelerle mi idare ediyorlar?

vicdan mı? öylelerinde vicdan ne gezer?

16 Ekim 2023 Pazartesi

isyan

kahretsin!.. ze.'nin telefon numarasını ezbere biliyormuşum.

15 Ekim 2023 Pazar

dakika ve skor

"Ekim ayının ortalarında bir sabah saat on bir suları, gökyüzünde güneş parlamıyor, yamaçların berraklığı biraz sonra boşanacak sıkı bir yağmurun habercisi. Havai mavi takım elbisemin içine koyu mavi gömleğimi giymiş, aynı renk kravatımla mendilimi kuşanmışım, ayaklarımda siyah ayakkabılarımla üzerinde koyu mavi saat desenleri olan siyah yün çorabım var. Derli toplu, temiz, tıraşlı ve ayığım, hani kimseye aldırış ettiğimden de değil. Aynen iyi giyimli bir özel dedektifin olması gerektiği gibiyim. Dört milyon dolarla randevum var."*


*: raymond chandler, büyük uyku -fatih özgüven çevirisiyle

11 Ekim 2023 Çarşamba

kafa karışıklığı

beni biliyorsunuz, kişisel gelişim safsatasına inanmam*. olumlamak, negatif enerji, yıldız haritası, doğum saati, venüs ve merkür'ün muaşakası falan...

ama bu defa kürsüye onlar çıksın istiyorum. çıksınlar ve bir sorum var, ona cevap versinler:

hani hep diyorsunuz ya, "pozitif düşünün, olumlayın, negatif enerjiyi kendinizden, yörenizden uzak tutun," diye. ama, "duygularınızla yüzleşin, kaçmayın, kendinizi olduğunuz gibi kabul edin" de diyorsunuz.

kafam karışıyor haliyle. ne yapayım ben şimdi? parçalanan bulutlara ve bulduğu en küçük aralıktan yeryüzüne düşüp toprağa saplanan güneş ışığına bakarak yağmur dindiği için öfkeleneyim mi yoksa "bir yağmurun bitimi aynı zamanda bir sonraki yağmurun başlangıcıdır" diye sevineyim mi?


*: elbette isteyen istediğine inansın. isterse vejetaryen olsun. ama biraz ötede.

9 Ekim 2023 Pazartesi

davet

turgut uyar günler geçer'de, "temmuz tam bu işe göredir bana kalırsa," der ya hani.

ben 'ekim'e de güveniyorum. 

hadi!..

8 Ekim 2023 Pazar

dakika ve skor

"Ölüm, yaşayanların sorunudur. Ölülerin böyle bir sorunu yoktur. Bu dünyada, birçok yaratık arasında, yalnızca insanlar için ölüm bir sorundur. Oysa insanlar, doğum, gençlik, cinsellik, hastalık, yaşlılık ve ölüm açısından hayvanlarla aynı kaderi paylaşırlar. Fakat tüm canlılar içinde sadece insanlar ölecek­lerini bilir; sadece onlar sonlarını öngörebilir, ölümün her an gelebileceğinin farkındadır; bireyler ve gruplar olarak bu yok oluş tehlikesinden kendilerini korumak için de özel ted­birler alırlar."*


*:norbert elias, ölmekte olanların yalnızlığı üzerine

6 Ekim 2023 Cuma

dua/rica

"ben mecnun olmuşum sevda çölünde
yeniden mecnuna dönderme beni"*


*: neşet ertaş, öldürme beni

4 Ekim 2023 Çarşamba

tehlikeli şiirler - altmış beş

bugün tehlikeli şiirler okuyalım leyla
cemal süreya'dan bir şiir* mesela

Oydu bir bakışta tanıdım onu
Kuşlar bakımından uçarı
Çocuk tutumuyla beklenmedik
Uzatmış ay aydınlık karanlığıma
Nerden uzatmışsa tenha boynunu 
Dünyanın en güzel kadını oydu
Saçlarını tarasa baştan başa rumeli
Otursa ama hiç oturmaz ki
Kan kadını rüzgârdı atların
Hep andım ne yaşanır olduğunu
En çok neresi mi ağzıydı elbet
Bütün duyarlıklara ayarlı
Öpüşlerin türlüsünden elhamra
Sınırsız denizinde çarşafların
Bir gider bir gelirdi işlek ağzı
Ah şimdi benim gözlerim
Bir ağlamaktı tutturmuş gidiyor
Bir kadın gömleği üstümde
Günün maviliği ondan
Gecenin horozu ondan

*: yazmam daha aşk şiiri

2 Ekim 2023 Pazartesi

özlemek

bu yazı mahir ünsal eriş'ten referansla, "iki bin yirmi ikinin en iyileri listesi"nde madrigal harikası seni dert etmeler'i ikinci sıraya gerileten şeyi özlemekle ilgili.

özlemek hâlini bilirsiniz. ya fiilini? 'öz'den yani kendimizle ilişkili bir kökten gelir: özünde duymak arzusu. kendinde, kendi yanında eksikliğini duymak derdi.

fakat farsçada, "seni özledim," anlamında kullanılan ifadeyi türkçeye birebir çevirirsek ortaya bambaşka bir güzellik çıkar: gönlüm senin için sıkıştı...