18 Mart 2017 Cumartesi

ilk izlenim için tek bir şansın vardır: on altı

yazarımız, kıymeti yazdıklarından çok daha fazla mustafa kutlu, başlangıcı kahramanından çok öncesine giden bu hikâyede "aşk imiş her ne var âlemde" dercesine ilk önce sinan ile nur'u tanıştırıyor.

birazdan aşk mı dostluk mu belirsiz bir uçurumun kenarına yürümeye başlayacaklar...

*

"şeyh vefa camii'nden çıktım, ayakkabılarımı bağlıyorum. birden üstüme bir gölge düştü. bağcık işi bitti. başımı kaldırıp doğruldum.
aman allah'ım!
yahu arkadaş dünyada bu kadar güzel bir göz, güzel bir yüz olabilir mi?
iri hareli, uzun kirpikli elâ gözler, hilal kaşlar; kaş dedikse hiçbir yanı alınmamış hilkatten böyle. minik kalkık bir burun, zarif ağız ve çene. koyu kestane gür saçlar parıl parıl o kuğu boyun üzerine dökülmüş.
ne desem boş, bu güzelliği tarife dil yetmez. bir de beyaz dişlerini, gamzelerini göstererek gülümsemez mi.
toprak ayağımın altından kaydı, bayağı bir sallandım.
gel de düşme.
buğulu, esrarlı bir sesle konuştu. ya rabbi bu bir insan mı, yoksa melek mi?"*


*:mustafa kutlu, nur

1 yorum:

cecil dedi ki...

...gözlerinin en nihayetinde , nihavend makamında ...