27 Eylül 2009 Pazar

bir masada iki kişi: şımarık

çayından son bir yudum aldı, masaya bıraktığı fincanı parmak uçlarıyla ortaya doğru itti.bir süre camdan dışarı, belki de apansız bastıran yağmurda ıslanmamak için koşuşan insanlara baktı.bakışlarını oradan alıp az önce masanın ortasına doğru ittiği fincana verirken konuşmaya başladı:

- varlığınız hayatı daha anlaşılır ve katlanılır kılıyor.

- yapmayın...beni şımartıyorsunuz ama.

- şımartılmayı hakediyorsunuz demek ki. aksi takdirde şımartmazdım.

- haklısınız. zaten beni 'bütün kızlar' şımartır.

- belki de diğer hallerinize tahammül edemiyoruzdur.

- ...

(tahmin edilemeyecek kadar uzun bir sessizliğin ardından konuşmaya çabaladım)

-umarım yerlerde sürünen birini elinizi uzatıp kaldıracak kadar şefkatli bir kalbiniz vardır.

Hiç yorum yok: