2 Şubat 2010 Salı

lost

takvimler nihayet o kutlu günün geldiğini söylüyor. altıncı ve son sezon için geriye sayanların sesi daha gür çıkmakta. çünkü geriye doğru sayan sayaçlar neredeyse sıfırlandı. gün lost günüdür. yine de söylemeli, bu adam lostsevici bir sevgiliye rağmen lost''un hiçbir bölümünü izlemedi. hatta bayram tatillerinin birinde denk gelip bir bölüm kurtlar vadisi izledi ama lost, hayır. (meğer o bölüm en ünlü bölümmüş vadide gezinip duranlar için. masabaşındaki toplantıda birinin başı kesiliyor, masanın üzerinden devrilmiş boya tenekesini hatırlatırcasına kan akıyordu.) aylar boyu lost muhabbetlerinin döndüğü masalarda kendimi kaybolmuş ve ıssız bir adada tek başıma bulmuş gibi hissedip durdum. oysa millet ne çok şey biliyordu; demek oradaki gölge? o adam bence? referanslarını duysanız? o duman? ne kadar eksiklik hissettim bilemezsiniz. her şeye rağmen lost'a ilişkin sevdiğim bir şey var. o da budur.* *: eğer 'çakma' triko işinde olsaydım bu tişörtün aynısını 'bence jack bauer lost adasından 24 saatte kurtulur' yazısıyla sunardım gençliğin hizmetine. ya da 'bahse girerim jack bauer lost adasından 24 saatte kurtulur'

Hiç yorum yok: