/güfteye yani söze önem vermek ile müziğe odaklanmak arasındaki farka işaret eden bir şeyler okumuştum. melankolik ve hüzünlü olduğu zamanlarda şarkıların sözlerine dikkat edermiş insanlar.
evet, sadece 'söz' değil 'hüzün' de öyle burada. fena durmasa da "yakışandır" diye övünecek kadar aptal değilim ama./
o istisnalardan biri de fallen leaves'ten bu yana bıkmadan dinlediğim, maustetytöt ikilisinin "hüzünle doğdum ve hayal kırıklıklarıyla giyindim" diyen şarkısı oldu.
/başka şarkılarını da dinledim, konser kaydı ve videolarını da izledim ve anladım ki, aki kaurimäki rol yapsınlar diye değil kendileri olsun diye filme dahil etmiş onları./
filmde japoncadan italyancaya bir sürü şarkı var. hepsi de çok güzel ama bu şarkı bambaşka bir yerden yakaladı beni. fince tek bir kelime bilmesem de şarkı beni benden almış, sarıp sarmalamış kuşatmıştı.
gugılın çeviri departmanında çalışan yiğitlere sorunca sözlerindeki şiiri de gördüm. "gördüm," diyorum çünkü şüpheye yer bırakmayacak biçimde hissetmiştim.
"demlikte küf tutmuş kahve" diyerek kendi kendine mırıldanır gibi başlayan şarkı, nakarat kısmında hem müzik hem de söz olarak şiire ulaşıyor.
fincenin fonetiği ise muhteşem...sonsuza kadar tutsağım buradamezarlığın bile çitleri vardünyadaki zamanım nihayet bulduğundabeni iyice derine gömsenden hoşlanıyorum da kendime yok tahammülümseni bilmem ama ben başkasını aramıyorumolur da buradan gidersem kendi hatrım için yaparım bunu
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder