arada türkü de dinlediğini söyleyince tufan altaş'ı sordum. o hatırlamaya çalışırken ortamdaki bilgisayarların birinden harmana serdiler sarı samanı açtım. açtım ama bir çeşit guilty pleasure olarak içimde büyüttüğüm, bir köy düğününde ya da bir pavyon eğlencesinde ona denk gelme hayalimden bahsetmedim.
çünkü o, chris isaak mevzusu hallolduktan sonra geriye kalan tek canlı performans hayalimin 'aziz' tom waits olduğunu sanıyordu hâlâ.
bağlama geriye çekilip de ortamı tufan altaş'ın sesi doldurunca, "biliyorum ben onu," dedi. "yutupun tavsiyesi üzerine bir kaç defa dinledim. çok iyi." bir süre müziğe kulak verdikten sonra, sanki, "çok iyi olduğunu nereden anladın?" diye sormuşum gibi devam etti.
"bağlamayı kafasını eğerek çalıyor. söylerken de gözlerini kapatıyor."
"bağlamayı kafayı eğerek çalmak" ve "söylerken gözleri kapatmak"... kaliteyi belirlemek için harika bir standart, diye düşündüm, kader'in son sahnesinde bekir'in "yol belli, eğ başını, usul usul yürü şimdi" dediği yeri andım ve "biliyor musun?" dedim.
"bir köy düğününde ya da bir pavyon eğlencesinde ona denk gelmeyi çok isterdim. hatta planlama şansım olsa tatilimin bir kaç gününü buna ayırırdım. ya da levent cantek bozkır'ın senaryosunda ona yer açsın, ben de arka planda bir iç çekiş gibi duran figüranlardan biri olayım."
elbette, beni eller gibi görme çalsın.
2 yorum:
Merak ettim Tufan Altaş'ı... Hayalse çok güzel neden olmasın, belki de olur kim bilir?
iyi hatırlattınız. sosyal medya yoluyla kaşıyayım o bahsi ben.
(gülücükler falan)
Yorum Gönder