"Seni gördüğümde çocukluğumda dinlediğim bir masalı hatırladım. Bir İran masalında, sevdiği kadını yüzyıllarca aynı ruhla başka bedenlerde arayan bir adam anlatılır: Adam sonunda yüzyıllardır aradığı kadını uzak ülkelerin birinde bulur. Ona, güneşli bir gökyüzü altında birlikte toprak işlemek istediğini anlatır. Kadın sadece gülümser ve uzak ülkesinde yaşamaya devam eder. Seni ilk gördüğümde sıcak bir ülkede benimle birlikte toprak işlemeyeceğini, kendi dünyanı bana taşımayacağını biliyordum. Yine bana gülümsediğinde biliyordum ki ben yüzyıllardır yeryüzünde seni aramışım..."*
*: şebnem işigüzel, öykümü kim anlatacak?
*: şebnem işigüzel, öykümü kim anlatacak?
4 yorum:
geçen sene yaz tatilinde antalya'nın sahaflar sokağında görmüştüm bu kitabı. ilk sayfasında yazılı bu 'masal'ı okuyup vurulmuş, hemen alıvermiştim. ikinci el doksandört yılı baskısı...
'güneşli bir gökyüzü altında toprak işlemek isteyen' biri olarak, karşıma böyle bir adam çıksa ne yapardım diye hayal kurup kendi kendime sokaklarda yürüyüp gülümsediğimi hatırlıyorum.
ilk sayfanın bende bıraktığı büyülü etki soluverir diye ilk cümleden sonrasını ("sanki bütün bulutlar yeryüzüne inmiş") okumaktan kaçındım. sizce kitabı okumalı mıyım?
sizin yerinizde ben olsaydım; okumazdım. çünkü ben şüpheye itimat edenlerdenim. bu gibi durumlarda, bir şeyin olmaması olmasından daha iyidir.
"olmak ya da olmamak, işte bütün mesele bu" diyorsunuz bir yerde... her ne kadar devamında;
"bilinç böyle korkak ediyor hepimizi:
düşüncenin soluk ışığı bulandırıyor
yürekten gelenin doğal rengini.
ve nice büyük, yiğitçe atılışlar
yollarını değiştirip bu yüzden
bir iş, bir eylem olma gücünü yitiriyorlar."
dese de saygı, sevgi duyduğum insanların sözlerine kulak asarım. okumayacağım kitabı. varsın, rafta her gördüğümde o şüphe beni kemirsin.
üstelik anlatacak bir hikâyeniz de oldu: bir blog yazarına sordum, "okumayın" dedi. ben de okumadım.
bir de o şüphe. o şüphe için bile değer.
Yorum Gönder