4 Haziran 2016 Cumartesi

muhammed ali

"kelebek gibi uçarak" geçti gitti dünyadan.

doğumunda verilen adı cassius marcellus clay jr. olsa da 'asıl adı'nı sonradan buldu: muhammed ali...

şairdi. dervişti. şampiyondu.

bir kelebek. bir arı.

kahramandı. kahramanımdı.

olimpiyat madalyasını nehre bir tek o atabilirdi.

başarı, ün, para... hepsine sahipti. korumak için savaşa gitmesi, belki de gidiyormuş gibi yapması yetecekti. ama o kendisinin olmayan bir savaşta taraf olmayı reddetti.

belki de amerika, yanında o olmadığı için uzakdoğu'dan ağzı burnu dağılmış olarak döndü.

sponsorlar, siyasetçiler, zenginler için değil fakirler, çocuklar, işsizler için dövüştü.

kimsesizler yurdundaki yalnız ve üşümüş çocuklar için, pis bir sokakta müşteri bekleyen yaşlı ve yorgun fahişeler için, meyhanede oturmuş demlenen yalnız kalpler için, kocası terk etmiş gencecik anneler için salladı yumruğunu.

dövüştü. savaştı. baş kaldırdı. kelebek gibi uçup, arı gibi soktu.

nazar boncuğu yerine, son yıllarda giyindiği "gönül adamı" kimliği belki de tek kusuruydu. oysa o, ne mandela ne dalai lama, sadece ali'ydi.

ve "kelebek gibi uçarak" geçti gitti bu dünyadan.

babamın muhammed ali maçı izleyebilmek için arkadaşlarıyla gazinolarda sabahladığı geceler geçti gitti.

dünyanın bir ucundaki bir tenis maçını izlemek için uykusuz kaldığım gecelerde, tıpkı babam gibi, deyip tebessüm ettiğim zamanlar gitti.

ince uzun bedenlerine ali yazılı tişörtler giymiş genç çocuklar kaldı geriye.

bir de uyandığı yer yatağında sırtını yastığa, başını duvara vermiş, telefon ekranına bakarak bu kırık dökük yazıyı yazmaya çalışan, kendini daha yaşlı hisseden bir adam...

Hiç yorum yok: